BEN SANA TEŞEKKÜR EDERiM
Ben sana teşekkür ederim, beni sen öptün,
Ben uyurken benim alnımdan beni sen öptün;
Serinlik vurdu korulara, canlandı serçelerim;
Sen mavi bir tilkiydin, binmiştin mavi ata,
Ben belki dün ölmüştüm, belki de geçen hafta.
Sen bana çok güzeldin, senin ayakların da.
Ülkü TAMER
Ruhu şâd olsun...
“Nuh’un gemisi gibiydi Ülkü Tamer’in ilk şiirleri: kalabalık, şenlikli, her türlü imgenin erkeğini ve dişisini barındıran, terzilerle, dülgerlerle, tilkilerle, kirpilerle, sansarla ve her şeyle dolu. Hayatın, ölümün ve her şeyin amatörüydü Ülkü Tamer bu şiirlerde. Serpen, yığan bir çalışma içindeydi”
Papirüs dergisinin yayın hayatına kazandırıldığı anıyı şöyle anlatır ülkü tamer:
"Cağaloğlu'nda Eser Han'da küçük bir oda tuttuk. Evlerden getirilen bir-iki eşyayla döşedik. Yazılar hazırlandı. Dizgiye verilecek. Toplam basım gideri 1500 lira. Ceplerde 50 lira ya var ya yok.
Bir gün Edip (Cansever) geldi. Çıkarken yerdeki ufacık, eski püskü bir halıya ilişti gözü. “Bu iyi bir şeye benziyor,” dedi. Kapalıçarşı'da ortağı Jak'la bir antikacı dükkanı vardı. Halı da satıyorlardı. “Jak'a söyleyeyim, gelip baksın,” dedi.
Yarım saat sonra Jak damladı. Halıya baktı. “Siz bunun üstüne basıyor musunuz?” diye sordu şaşkınlıkla. Halıyı katladı, aldı gitti. Biraz sonra da yardımcıları Hakkı geldi. Elinde 2000 lira. Uzattı: “Halının parası.”
Hayır, ilk sayının parası!
Cemal (Süreya), “Halıya teşekkür ilânı koyalım dergiye,” dedi.”
Ne kadar değerliyse bizde gitmenin ağrısı o kadar büyük. O kadar derin, ve biz kalanlar daha bir anlamsız daha bir sahipsiz. Eserlerinize ve fikirlerinize tutunup hayatta kalabiliriz.
içimden ne zaman 'teşekkür etmek' gelse akabinde aklıma şu şiiri düşer. ve derim ki kendi kendime, bir gün o'na bu şiirle teşekkür edeceğim. içini henüz dolduramadığım bu kişi zamiri, salladığınız zaman ses çıkarmayacak hale gelince, konuşacağım. o gün bütün ışıklar yanacak.
Ben sana teşekkür ederim, beni sen öptün,
Ben uyurken benim alnımdan beni sen öptün;
Serinlik vurdu korulara, canlandı serçelerim;
Sen mavi bir tilkiydin, binmiştin mavi ata,
Ben belki dün ölmüştüm, belki de geçen hafta.
Yenilirsem yenilirim, ne çıkar yenilmekten?
Seninle çarpışmak kişiliğimi pekiştirir benim.
Ayak bileklerime kadar bu deredeyim işte,
Yerin yassı taşları tabanımın altında,
Alnımda birleşmekte güneşin raylarından
Hışırtıyla geçen kartalların sesleri.
Unuttuğum bir bitkinin yaprakları gibi
Göğsüme değerse kurşunların, ne çıkar?
Bilmem nişancılığı, tabanca kullanmadım;
Ama karşıma alıp seni horoz düşürmek de,
Seni vuramamak da yüreğimi pekiştirir benim.
Ölürsem güzel bir ölü olurum,
Saçlarıma yuva kurar bir anda kirpiler,
Kar, örtemeye kalkışır gökkuşağını,
Ve onurlu, yoksul böceklerin gazetecisi
Ben gülümserken resmimi çeker.