"soğuk bir tül örtüyorlar yüzümüze
sanki ölmek için beyaz bir uykusuzluk
belki utanmasak bizi bırakacaklar
terliyoruz, tırnaklarımdan damlıyor kan
onun üstüne
soğuk bir tül örtüyorlar üstümüze
hangi odaya saklansak şimdi onlar
hangi sokaklara çıksak ölüm
girildikçe biten sevişmemiz onlar yüzünden
ne zaman boynuna uzansam ölüm kokuyor
yalnızlıktan, o yalnızlık
kelimesi artık şiirde unutulan"
"mor bir kalem gelecek siz hepiniz uyurken,
düşmanlar öldü diye mışıl mışıl uyurken,
bir denizi kümesin duvarına çizecek,
ben boğulunca defterler üzülecek,
öğretmenime kızdım, kıskansın seni nokta,
sana nişan takmadım, ama gücenme virgül,
çünkü bu şiirim virgülle bitecek,"
Ahmet Kaya 'nın An Gelir ve Başkaldırıyorum albümlerinde seslendirdiği "Üşür Ölüm Bile" ve "Gül Dikeni" şarkılarının sözleri Ülkü Tamer'e ait şiirlerden oluşmaktadır. Zülfü Livaneli´nin seslendirdiği "Memik Oğlan", "Güneş Topla Benim için" ve Grup Yorum'un "Düşenlere" isimli eserlerinin de söz yazarıdır.
bugün ülkü tamer'in yanardağın üstündeki kuş adlı şiir kitabını aldım.
öyle rastgele bir sayfa açtım eğer seversem alcaktım, sevdim.
SOĞUK OTLARIN ALTINDA
Atlarında taşındıkça yorgunlar...
Öyle görüyorum; anlıyorum ki günlerce o yerleri hiç bırakmamışlar;
yemeklerini bile galiba o atların sırtlarında yemişler.
Ey benim yalnızlığım! Soğuk otların altından bakacağız onlara, değil mi?
Onları ağaçların bittiği yerde görüyorum. Yorgunlar. Anlıyorum ki
ormanın çevresinde dört dönmüşler. Benim çıkmamı bekliyorlar. Beni
götürecekler.
Ey benim yalnızlığım! Bu kadar eğilmeselerdi üstüne senin. Bu
kadar anlatmasalardı seni. N'olurdu, yalnız ben yazsaydım bu
yapraklara seni. Seni yalnız ben bilseydim. Beraber ölseydik
seninle.
Ne aptal adamlar! Oysa ki nasıl olsa bırakacağım buraları bir gün.
Gidip evlerinde otursalar ya, okula bile başlamamış ölü çocukların
gezindiği büyük sobalarda. Nasıl olsa, oysa ki nasıl olsa
bir gün kapılarını çalacağım. "Ben ormandan geldim."
diyeceğim. "Beni yanınıza alın," diyeceğim.
Soğuk otların altında büyür çocuklar. Oraya da gitmesek, ey benim
yalnızlığım! Evet, soğuk otların altında kuş mezarları vardır belki.
Ben yalnız seni istedim belki.
Ben yalnız bütün ormanı belki.
Ben yalnız ışıklarını şehrin.
neden, anlayamıyorum bir türlü, neden bu ormanı istedim ve neden,
anlamıyorum bir türlü, neden beni istiyor bu kaçtığım atlılar?
Gizliden gizliye onları istediğim için mi?
Atlarında taşındıkça yorgunlar.
Ne güzel! Onları yoruyorum. Bu sürüp gidecek anlaşılan; hemencecik
ölüversek. Bekleseler. Dönseler. Hep bekleseler. Ölüversek.
Soğuk otların altı...
ancak bu kadar olurdu insanın ilk açtığında karşısına çıkacak olan şiir. aradığım ne varsa vardı. ve daha fazlası.
sonra yürürken bir başka şiirini, onur ünlünün güneşin oğlu filminde okuttuğu şiire rastladım. yolda onu ezberledim. şimdi aklımdan yazacağım.
KONUŞMALAR
Aman, kendini asmış yüz kiloluk bir zenci,
üstelik gece inmiş, ses gelmiyor kümesten;
ben olsam utanırım , bu ne biçim öğrenci?
hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten.
iyi nişan alırdı kendini asan zenci
bira içmez ağlardı, babası değirmenci
sizden iyi olmasın, boşanmada birinci...
-çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen
Kararmaya durdu mu ortalıklar
Büyük mor bir ışık yalın kat yüreğinde
Oysa birçokları yalnız gecede
Yaşar en ışıksız yerini bölünerek
Unuttuğu bir şey vardır başkalarının
Oysa bir yerlerde hepsini duyar
Üşür gecelerden bir ince yürek
Ama dağ başında bir yalnız diken
Ama tepelerde iri bir rüzgar
Yaşamazlar birçokları gecede
Karanlık gölgeler düşer yollara
Sonra geçip bütün korkulardan, karanlıklardan
Yiğitçe karşı koyar da bir ince yürek
Yansıyan duru ışıklar gibi iyimserliği
Geçer uzak güneşlerden, sulardan.
Kararmaya durdu mu ortalıklar
Büyük mor bir ışık yalın kat yüreğinde
Oysa birçokları yalnız gecede
Yaşar en ışıksız yerini bölünerek
Unuttuğu bir şey vardır başkalarının
Oysa bir yerlerde hepsini duyar
Üşür gecelerden bir ince yürek
Ama dağ başında bir yalnız diken
Ama tepelerde iri bir rüzgar
Yaşamazlar birçokları gecede
Karanlık gölgeler düşer yollara
Sonra geçip bütün korkulardan, karanlıklardan
Yiğitçe karşı koyar da bir ince yürek
Yansıyan duru ışıklar gibi iyimserliği
Geçer uzak güneşlerden, sulardan.
içime çektiğim hava değil gökyüzüdür adlı eseri hakkında hiçbir bilgi bulamadığımdır. bu bir kitap ise satıldığı yeri bilen birisi var mı acaba? şiiri okumuştum o ayrı.
Defterin bir çok sayfasını koparmışlar,
Örtünemez artık virgül bazı sayfalarla,
Kış gelir, virgül üşür,
Kış insanı üşütür,
Üşenen hayvanlar da
Girip toprağın altına
Uyurlar,
Toprağın sayfalarını koparmamışlar,
Çocukların sayfaları her kış koparılır.
Kar toplarıyla voleybol oynayan
Ağaçlarla,
Her çocuğun defterinde
Bir çok sayfası olmayan
Bir çok güzel virgül vardır,
Virgül kıştan üşür,
Çünkü kış gelince koparılır
Artık kalmayan öğrenciliğin,
Artık kalmayan tembelliğin sayfaları.
eski bir aynada çoğalıyordum. Birden
On, onken yirmi; büyüyor kalabalığım.
Fırıncı, demirci, sabuncu, meyhaneci;
Deniz ben, sokak ben, ağaç ben, yalnızlık ben.
Kendimi içiyordum bardaktan, kendimi
Dişliyordum elmada.Yat kalk, uyu uyan
Çevreye serptiğim benler içinde ben
Sonra gün battı, morardı dağların ardı.
Bir kuş öttü ovada, başka bir hamurda,
Aynamızda ay ışığı gibi yansıyan.
Kararmaya durdu mu ortalıklar
Büyük mor bir ışık yalın kat yüreğinde
Oysa birçokları yalnız gecede
Yaşar en ışıksız yerini bölünerek
Unuttuğu bir şey vardır başkalarının
Oysa bir yerlerde hepsini duyar
Üşür gecelerden bir ince yürek
Ama dağ başında bir yalnız diken
Ama tepelerde iri bir rüzgar
Yaşamazlar birçokları gecede
Karanlık gölgeler düşer yollara
Sonra geçip bütün korkulardan, karanlıklardan
Yiğitçe karşı koyar da bir ince yürek
Yansıyan duru ışıklar gibi iyimserliği
Geçer uzak güneşlerden, sulardan.