çocukluk hatıralarında önemli bir yeri olan çikolatadır. bu çikolata her güzel şeyin bir sonu olduğunu öğretmiştir bir dönemin çocuklarına. ilk önce hiç bitmeyecek kadar çok gelirdi o sekiz tane minik çikolata. bir tane, bir tane daha derken bitiverirdi ansızın ve boş kutuya hüzünle bakılırdı bir müddet.
hayatım boyunca yemekten sıkılmadığım, şeker ayarından tiksinmediğim tek çikolatadır. çoğu çikolata bir süre sonra insanın içine baygınlık vermekteyken bu yenir, yenir, yenir, komaya girilir yine de ne gıdıklar mideyi ne baygınlık verir. çikolataların kraliçesi bitanemdir.
çocuklukta her akşam babanın eve gelirken getirdiği hasretle beklenen kardeşle paylaşılan, doyulamayan kardeşten bir tane daha fazla yiyebilmek için türlü oyunlar düzenlediğin unutulmaz çikolata.
içeriğinden çok ambalajı vardır. boşu boşuna israf diye düşündürür. o ambalajın yerine çikolata koysanız da, biz de ambalajdan çok çikolataya para versek ne güzel olur aslında.
ismi yanlış konulmuş bir üründür. herkes bunu çekmece çikolata olarak bilir. napoliten lafı öyle kolay kolay hatırlanmaz. bu da ülker firmasının büyük bir pazarlama hatasıdır. burdan bir abileri olarak kendilerine tavsiyem yeni bir atılımla ürünün ismini ülker çekmece olarak değiştirmeleri ve büyük bir p&r çalışmasına girişmeleridir.
eti brownie intense den tek seferde 8 tane yiyebildiysem sanırım bundan 12 kutu götürebilirim. pek fazla yeme şekli yoktur; ona buna katamazsınız, süte batıramazsınız da zaten böyle küçük çılgınlara gerek bırakmıyor kendisi.
önce kenarları yenmek suretiyle o ince küçük dikdörtgeni elde eder, ortaya koyduğun sanat eserine bakar sonra onu da yersin. bu da rondo bisküviyi yeme tekniğine benzer özel bir tekniktir tabii.
ve de ağzına atarsın kaybolur o cinsten bir çikolatadır, çikolatacıklardır.
bu çikolatayı yemeden önce bi 10 dk buzdolabında tutun. sonrasında ağızda kırılırkenki çıkardığı çıtırtı ve yavaşça damağınızdaki eriyişi, başka hiçbir çikolatadan alamayacağınız bir haz yaşatır.