bu hata düzeltildikten sonra. Gerçek manada milliyetçi bir kişi karakter olarak dikta ile ülkeyi yönetmez. Çünkü milliyetçinin yegane gayesi milletin ihtiyaçlarını en iyi şekilde belirleyip, bu ihtiyaçları milletin mevcudiyetini ve güçlenmesini tehlikeye düşürmeyecek şekilde bilimsel açıdan optimize ederek Milletine verebilmesidir. bu yüzdendir ki Milliyetçi bir yönetim görünüşte tekadam yönetimi şeklinde olsa da esasında birçok milli katmanın dikkate alındığı bir yönetim olacaktır. Zaten var olacak olan tekadam yönetimi de hızlı karar alınabilmesi, demokrasi adı altında demokrasinin imkanları istismar edilerek Milletin aleyhine şeyler ortaya atılmaması için ancak şartlar gerektirdiği için ortaya çıkabilir. Şartlar görünüşte tekadam yönetimini gerektirmiyorsa Milliyetçi ülkenin kurumları birbirlerini denetleme görevini anayasadan, kanunlardan aldığı güçle gerçekleştirerek demokrasi adı altında Millete dayatılan bölücü, zayıflatıcı ekonomik ve siyasi teraneleri kontrol altına alır. Farz-ı Misal Milletvekilleri bir şekilde mecliste çoğunluğu ele geçirmişse yargı kontrol mekanizması olur. Birileri çıkıp diyebilir Millet zaten vekillere yetki vererek kontrol mekanizmasının başıdır diye. Teoride doğru bir yaklaşım olmakla beraber eğer ki sermaye çok uluslu güçlerinde elinde ise bir ülkede Milleti yönlendiren başlıca etkenler olan medya vb yönlendiriciler, yargı veya meclisin de müdahale edememesiyle Milleti yanlış yöne sürükleyip, kuzu postuna bürünmüş kurtları meclise gönderir ve meclisin yaptığı ihanete varan hareketleri de ya hiç aktarmayıp ya da yanlı aktarıp Milletin duyularını kör edebilir. Nitekim son tahlilde Bir ülkenin tam bağımsızlığı için Milli ekonomi, milli meclisten, milli yargıdan, milli ordudan çok daha önemlidir. çünkü ekonominin milli olmadığı bir ülkede diğer kurum ve kuruluşların milliliği uzun vadede yavaş yavaş yok edilecektir ki günümüze bakıldığında Ne meclis, ne de yargı millidir, son kalan milli kurum olan Ordu ise Gayri Milli ekonomi, gayri milli meclis, gayri milli yargı ile milliliğinden arındırılmak istenmektedir. Dediğimiz üzere milletin de bu duruma dur deyip Devrim yapacak hali ve bilinci kalmamıştır çünkü uyutulmaktadır. Uyanması ancak ve ancak belirli bir sınır aşıldığında olur ki o sınırın aşıldığında da Türk Milletinin neler yapabileceğini emperyalistler kurtuluş savaşında test etmişlerdir ve o sınırı aşmayıp bugünkü taktiklerini denemektedirler. Burada da görev ister istemez son noktada yine milliğini yitirmiş milleti milliğe yönlendirecek malesef ki orduya kalmaktadır.
1 senelik süre ile kısıtlanacağı garanti edilebilse, ki böyle bir şey ne yazık ki mümkün değil, kesinlikle türkiye cumhuriyeti için faydalı olabileek eylem.
böylece, özellikle son 9-10 yılda, türkiye cumhuriyeti'nin nasıl bir devlet olduğunu unutup; ona, tarihine yüzsüzce, şerefsizce kafa tutmaya çalışan içimizdeki köpekleri temizler, daha temiz, yeni bir başlangıç yapabilirdik.
bu 1 yıl, ilerde türkiye cumhuriyeti'nin bekasına, toprak bütünlüğüne göz dikmeyi düşünecek kişilere de hatırlamaları gereken bir ders olabilirdi.
ayrıca "devletin malı deniz yemeyen keriz" sözünü kişiliklerinin temel taşı olarak belirleyen kan emicilerinden de temizlenir, rahat bir nefes alabilirdik.
