"gelişme" diye neyi kastettiğimiz açıklığa kavuşturmamız gerek, bu soruya sıhhatli bir cevap verebilmek için. soğuk savaş retoriğinin "ulusal kalkınmacılığı" mı yoksa 19. yüzyıl progressivist, evolusyoner pozitizmi mi? yoksa oryantalist tarihçinin kendini bir melce ve "tarihsel son" olarak sunduğu hülyalar mı? yoksa imparatorluk" tartışmalarının yapıldığı post-sovyet dönemin neoliberal üstyapı projeleri mi? yoksa bunlar gibi başka şeyler mi?
unutmayalım "etwicklung" da kalkınmadır. yani "gelişme" dediğiniz nedir? onu tanımlayın, mümkünatını ona göre tartışalım. ama peşinen söyleyeyim postmodern perspektifte ne "ileri"si kalmıştır ne "geri"si. yani büyük oranda.
Gelişeceğiz gelişmesine de batıda ege denizi ile meriç nehri, doğuda da ağrı dağı yolumuzu kesiyor. Yoksa var ya o ohhh portekiz'den çıkmak bir aylık iş.