her yerde karşımıza çıkan üzücü durumdur.
sokakta yürürken, otobüste otururken, televizyon izlerken, gazete okurken, dergilerde, sosyal medyada ve sözlüklerde (sol frameye bakınız) her yerde karşımıza çıkar. bu ahlaki çöküş türkiye nin en büyük problemlerinden biridir ve acilen önlem alınmalıdır zira bu ahlaki çöküş aynı hızla devam ederse ülkemiz için felaket olur. yıkılan devletlerin son tarihlerine bakıldığında tecavüz, hırsızlık ve rüşvetin alıp başını gittiğini görürsünüz. türkiye nin de bu duruma düşmemesi için insanlarımız ahlaki ölçütlere göre yetiştirilmeli ve televizyonlarda halka aşılanmaya çalışılan terbiyesiz ve ahlaksız görütünlere engel olunmalı ahlaklı ve temiz toplumun temelleri atılmalıdır.
balık baştan kokar dememize sebep olan başlık. memleketin %40 küsürü hırsızlık yolsuzluk gibi ahlaki değerler sıralamasında en aşağılık olulara çanak tuttuğu sürece çöküşün 3 çocukla birlikte hızlanacağı bir düzenin içerisine girmiş bulunmaktayız. umarım teğet geçmez...
Ahlaki çöküşü laiklikle ya da dindar geçinenlerin aslında üçkağıtçı ve ahlaksız olmasıyla açıklamaya çalışanlar, kendi füzyonlarını, fantezilerini ve projeksiyonlarını ortaya koymaktadırlar. Hiçbirine itibar edilmez.
Ahlak kurallarının ilk ortaya çıkması insanlık tarihinde tabiki dinler ile olmuştur. Doğada hayvanların ebeveyniyle çiftleşmesi, bir başka canlıyı öldürmesi, bir başka canlının yemeğini çalması gözlemlenen doğal yaşam koşulları iken, insanoğlu için zina, hırsızlık, adam öldürme gibi belli alanları çerçeveleyen kurallar bütünü Tektanrılı dinlerle inmiş olan kavramlardır.
Ahlak diğer taraftan kendi sınırlarını bilmeyi ve başkasının haklarına saygılı olmayı gerektirir. Bunu yapabilmesi için kişinin öncelikle içgörü ve empati yeteneklerinin gelişmiş olması, iç denetim sistemini güçlendirerek belli bir olgunluk kazanmayı ve sabretmeyi öğrenmesi gerekmektedir. 0-2 yaş aralığında başlayan empati, duygu regülasyonu kendini yatıştırmayı öğrenme gibi süreçler kişide gelişerek ve optimal düzey kırılmalarla pişerek zamanla kişide belli bir olgunluğa gelir. Olgunlaşma yanında peşi sıra kendi iç dünyasına yönelme ve maneviyata yatırım yapma anlamını taşır. Kişi sahip olduğu değerleri ön plana alarak başkalarının haklarını çiğnememeyle ilgili zihinsel bir tasarıma sahip olur. Dini inanç kişiye aşılandıysa kişi kendi değerlerini bu paradigma bağlamında şekillendirir.
Bu gerçekleştiğinde kişi kendi sınırlarını bilen, dürtülerini, arzu ve isteklerini kontrol edebilen, karşısındakinin ihtiyacını ve duygusunu onunla empati yaparak kavrayabilen sosyal ortamda "uyumlu" bir birey haline gelir. Bu olgunluğa erişen bireyler ahlaki gereksinimlere en fazla uyabilen açık ya da kapalı ortamları ayırt etmeksizin sürdürebilen bireyler haline gelirler.
Birey olma, olgunlaşma, değerler ve ahlak konularında yeterli yatırımı yapmamış, anne baba tarafından iyi yetiştirilmemiş, iç dünyasına yönelerek kendini tanımaya çalışmamış, dürtülerini tatmin etme üzerine, anlık tatminlerle doymaya çalışma üzerine gerçek olmayan bir kendilik geliştiren bireyler ahlaki değerler, maneviyat ve olgunlaşmadanda uzak kalırlar.
Ayrıca Annelik rolünün bireyde toplumsal duyguyu nasıl geliştirdiği hakkında: