çevreme bakıyorum, o kadar vicdansızlık, haksızlık, insansızlıkla karşılaşıyorumki, insanlığımı unutup can alma hakkım olmasını, en azından devletimin yargı organlarının, canı alınanlar ve yakılanlar adına bu hakka kavuşmasını umuyorum. sonra düşünüyorum haklımıyım.
yakalanmamak için ardında şahit bırakmamak farz olur, suç mahaline yakın yerlerde ölümler tavan yapardı. Ben hırsız veya katil olsam, idam olmamak için beni rapor edebilecek en küçük çocukları bile ortadan kaldırmaz mıyım?
Kendini savunamayacak garipler darağacına giderdi, cem garipoğlu gibi elemanların daima bir savunucusu veya idamı hafifletici milyon dolarlık avukatları olurdu.
küçük kız çocuklarına tecavüz olmazdı.
kızlar mini etekleri ile tacize uğramaktan korkmaz rahat rahat yürürlerdi.
bir insanı öldürmek iki kez düşünülmesi gereken eylem olurdu.
hırsızlık, gasp azalır huzur artardı.
toplumun huzurunu katliamla bozanlar katledilince katliamda olmazdı.
1 kişi ile 100 kişiyi öldürmenin cezası müebbetten daha tatmin edici bir yaptırım olabilirdi. 1 kişiyi bilerek öldürmek 35 yıl. 8 masum çocuğun ırzına geçerek vahşice katleden bi adamın alacağı ceza 365 yıl. çok komik be a.q.
edit:365 yıl cezasının 10'da 1'ini bile çekemeden eceliyle gebermesine sebep olan hukuk sistemimiz olmazdı.
muhtemelen bazı davalarda idam cezası verilirdi. sivil yönetim dönemlerinin genel teamülü olduğu üzere, yargıtay aşaması sonrası bu kararlar tbmm'ye gelir ve genelde milletvekilleri bu kararları uygulamaya sokmanın sorumluluğunu yüklenmek istemeyeceği için gündemin hep alt sıralarında kalıp meclis gündemine girmezdi. dolayısıyla fiiliyatta ömür boyu ağır hapis cezası şeklinde uygulanırlardı.
tökezleyip duran, artık güven vermeyen adalet sisteminin boka batması demek olurdu. zira idamlıkları aihm in incelemesi yerinde olurdu.
öncelikle ve özellikle adalet sisteminin tımar edilmesi gerekir idam cezasının gelmesinden evvel.