en uyuz olduğum durumlardan biri. bir mesleğin diğerine üstünlüğünü oldum olası anlamadım zaten. bir de şu öğretmenere duyulması zorunlu saygı durumu var. tamam gerçekten ideailst öğretmenler var ama onlar zaten öğretmen olarak değil insan olarak kutsaldır. insanların daha iyi durumda yaşaması için her şeyi yaparlar. onları çıkarırsak ,ki sayıları çok az, geriye kalanların çoğu beş para etmez. dayak atanı, ders kaynatanı, yatarak para kazananı, mesleğinde yetersiz olanı, daha insan olmayı beceremeyeni vs. birkaç kişinin hak ettiğini bütün hepsinin sahiplenmesi canımı sıkıyor. döverim.
meslek kutsal ama imkan kıtsal olunca pek de özveri beklememek lazım. eğitimciyi değil , öğütücüyü doyuran bir memleket olduk çıktık diye düşündüren kutsallık.(!)
öğretmenin, hele ilkokul öğretmeninin görevi; doğası gereği çok zeki ve sorgulayan çocukları müfredatı hazırlayanların zeka seviyesine çekmektir. e peki, kutsallık bunun neresinde? zekaları "zararsız" makul bir düzeye indirilmelidir bu çocukların. mevcut halleri ileride baş ağrısı olabilir.
ne dediğimi daha iyi açıklaması açısından anaokuluna giden çocukların öğretmenine, annesine, babasına sorduğu soruları, etrafındaki nesneleri dikkatle incelemesini göz önüne getirin. 5 yıl sonra aynı çocuklar, soru sormayı unutmuş, belirlenmiş şartlarda sorulan sorulara önceden empoze edilmiş aynı cevaplar veren programlanmış robotlara döneceklerdir. soru sormayı ya da farklı düşünmeyi tüm bu süreç sonunda dahi unutmayanlar da "arkadaşlarından geri kalmış" muamelesi görüp dışlanacaklar. bu mu kutsallık payesi kazandırıyor öğretmenlere?
hala kutsal geliyorsa, ben de bi sorun var demektir.
öğretmenler, bilgisayara, önceden hazırlanmış flaş bellekler gibidir. bilgisayara o takıldığında o aktarılır ve bilgisayar flaştaki işlemleri de kaydeder. sonuç olarak o kadar da kutsal değil. bir anne baba gibi davranamıyorlar. hatta bazıları meslek bulamamış, gelmiş o masada oturup bize ahkam kesiyor.
(bkz: çok kutsalmış öğretmen kardeş)
zihinsel engelliler öğretmenliği, işitme engelliler öğretmenliği gibi bir işiniz varsa kesinlikle kutsaldır. ama ne yazık ki ülkede gençlerimiz bu alanları sadece "yerleşme garantisi var ay ne güzel" diyerek yazıyorlar.
öğretmenlik kutsaldır ve de saygı duyulması gerekir ama öğretmenler için bu konu tartışılır. şu an mesleğini severek, mesleğine ve de kendisine saygıyla idame ettiren öğretmenler malesef azalmış durumda. ancak herşeye, he duruma, bu işi ticarete dökmüş ve öğrencisini mal gibi gören öğretmenlere rağmen; hala eli öpülesi, saygı duyulası, tapılası, bu devlete yakışır bir birey yetiştiren öğretmenler mevcuttur. işte bu öğretmenlerimiz için hala saygı duyulması gereken bir meslektir.
''öğretmenin kutsal olması'' olarak yanlış algılanan kavramdır. zira öğretmenler ülkemizde şiddetin nesilden nesile aktarılmasında ve kültür motifi olarak işlenmesinde en önemli rolü oynamaktadırlar. tamamına yakınının savunmasız çocuklara türlü bahanelerle şiddet uyguladığı bu insanlar, kutsal değil belki habistirler. dayağın en etkili öğretim yöntemi olduğuna yürekten inanan, inanmayan meslektaşlarını kınayan bu güruh; kulak kopartma , göz morartma , kafa yarma gibi eylemlerle sıkça gündeme gelmelerine rağmen ne yazık ki hala kendilerine dur diyen çıkmamaktadır. öğrenciyken yediği bir tekme ya da bir tokat sayesinde adam olduğunu, hatta bu vesileyle hayata tutunduğunu, aydınlandığını iddia edenlerin sayısının azımsanmayacak kadar çok olması, bu durumun uzunca bir süre daha böyle devam edeceğenin ipucudur sanki.