kurum yıpratma kavramına sık rastlanan ülkemizde düşmeyen son kalenin ayaklar altına alınmasıdır. bunun eğitimden nasibini almamış halk, onu yönetenler ve de bazı öğretmenler tarafından yapılması da hayli ilginç.
-hocam çocuğun durumu nedir şimdi..
+beyefendi çocuğunuz ile ilgili söylenecek fazla şey yok. kendini ifade edebilmesi ve topluma adapte olabilmesi için uğraş veriyoruz.
-şimdi okumaz mı diyon
+okur, okuyabilir. ama gerçekçi olmak gerekirse fazla bir beklentiye girmeyin.
+olsun olsun. hiç bir şey olmazsa öğretmen olur eeh?
(çocuk, ram desteği de alan hafif derecede zeka geriliğine sahip bir öğrenci. soruyu soran ise ağır geri zekalı olan velisi)
ne yazık ki yine öğretmenler tarafından yapılan şey. görevini iyi yapmayan nefretlikler yüzünden hakkını vererek ve öğretmenliğe yaraşır şekilde işini yapanlar da "kötü" biliniyor.
bir toplumun geriye gidişine zemin hazırlayan durumdur. bu değersizleştirme kocaman bir sistemin ürünü olabilir ancak.
öğretmen yetiştirilme sistemi.
öğretmenlik anlayışı.
öğretmenlerin rollerine bakış.
müfredat ve sistem.
çözüm: öğretmene doktordan bile fazla para vererek üst statüye taşımak haketmeyen ya da beceremeyeni de hemen şutlamak ve eğitim sistemini adam akıllı revize etmek.
eğitim sistemindeki bozukluğun başlıca mimarıdır.gerek parasal olarak gerek itibar olarak bu ülkenin gelecek neslinin emanet edildiği bu kutsal meslek kendi değerini bulmadığı sürece eğitimimizin kalitesinden söz edilemez.bunların yanında öğretmenliği uzun tatiller ve rahat bir memuriyet olarak gören,bu uğurda öğretmen olanlarda bu mesleği değersizleştirir.öğretmenlik bir sevda işidir,bir kişi öğretmen olmak için belirli kişilik testlerinden geçmelidir.
bütün insanlar cahil doğar tabula rasa'yı bilgiler eşliğinde hayatın akışı içinde donatır. Öğretmen bu bilgileri alır ve onları belirli katmanlara ve sınıflara ayırarak adeta yapbozun parçalarını birleştirirmişcesine bir resim halinde öğrenciye veya öğrenene sunar. Çünkü hayatımızda çevreden süregelen bir bilgi bombardımanına tutuluyoruz değişik konularda milyonlarca türü olan bilgiyi öğreniyoruz. Basit olanları kavradıktan sonra biraz daha ayrıntılı ve gelişmiş bilgiler öğrenmek istediğimiz zaman işler zorlaşıyor tabi. bu durumda sistematik bilgi işin içine giriyor ve öğretmen her ayrıntıyı sırayla "birini öğrenmeden diğerini öğretme" mantığıyla hareket ederek öğrenciye kendi tecrübelerini sunuyor. Bu gibi önemli ve kutsal bir mesleğin mimarlarının günümüzde işsizlik sorunundan muzdarip olmaları bile hükümetin ve devletin öğretmenliğe ve öğretmenlere ne kadar değer verdiğinin bir aynasıdır. Öğretmenlerin değersizleştirilmesi, mesleklerinin ticari kafayla düşünülmesinden kaynaklandığı içindir.
sebebi sorgulanıcak olursa eğer büyük pay öğretmenlerindir. kpss veya aldıkları maaşa dair tüm kötü hislerini eğitim öğretim denen olayda yansıttıkları sürece daha da değersizleşiceklerdir. her şeyde olduğu gibi bunda da olay kişide biter. biri sırf orda burda şikayet etmektense kendini geliştirmeye çaba gösterdiği an değerini arttırmaktadır. eskiden insanlar bi şeyler öğrenmek adına onlara bağlı kalmış olabilir ama artık koskoca bir teknoloji var insanların istediğini kolaylıkla öğrendiği. öğretmenler de artık bu doğrultuda kendini geliştirmeli tahtadakini geçir, şunu yaz, bunu anlattan ziyade daha fazla emek harcamalı.
öğretmenlerin de payının olduğu durum.
kaçımızın övgüyle hatırladığı, ne iyi adamdı dediği kaç öğretmeni var? en fazla 1 yada 2 dir.derslere giren 10 larca öğretmen arasından 1 yada 2, ne kadar düşük bir rakam ama öğretmenlerden yenilen dayaklardan, öğretmenin ders işlemek yerine gazete okumasına kadar kırk bin türklü itici anımız mevcut hepimizin. öğretmenler işlerini adam gibi yapsın, en azından çaba göstersin, sonra onlar için bizde bu adamlara gereken değer verilmiyor deriz.
başarılabilecek bir şey değildir. öğretmenlerini değersizleştirebilir insan ; fakat öğretmenliği değersizleştirmesi için öğrenmeye değer vermemesi gerekir. kutsal olan ''öğretmek'' tir, bildiğini en mükemmel şekilde öğretme arzusudur. '' hiçbir şey olamazsan öğretmen olursun '' zihniyeti, hiçbir şey olamamış insanların zihniyetidir ; lakin, hayır sevgili cühela ! hiçbir şey olamadığında, kesinlikle kazanamayacağın bir başka sıfat da, öğretmenliktir.
universiteye girebilmek icin yapilan sinava hazirlanmak icin, okuldaki ogretmenlerin , dersahenedeki teoride muhendis ya da fizikci matematikci olan adamlarin yeglendigi bi egitim sistemi bu..
tasakli anadolu liseleri ve fen liseleri haric ogretmenlerin test kitaplarindaki sorulari coz(e)medigi "yavrum dershanede sor" dedigi ogremtnelerin cogunlukta oldugu bi memleket turkiye de..
öss birincilerinin dershanelerine tesekkur ettigi kimsenin de "lan neden okuldaki fizik hocasina tesekkur etmedi" diye sormadigi , ogretmenlerin gorevlerinin bu kadar baskalarina verilmesine alisilmis..
ogretmenlerin oturup aglayabilirler.. mesleklerinin kutsal olduklarinin ve cok calistiklarindan bahsedebilirler.. kpssnin ne kadar zor oldugundan dem vurup, ataturkun laflarindan alintilar yapabilirler..
ama bu ulkede tek bir oss birincisi bile okuldaki gercek ogretmenlerinin adini agzina almiyosa, orda ogretmenler donup kendilerine bakmali..
dunyadaki en iyi notlarla en iyi fakulteyi bitiren doktor, pratikte hic bi hastayi iyilestirmemisse neye yaradi onca bilgi onca kutsallikla ilgili bos lakirdi ?