öğretmenim öğretmenim, canım benim canım benim, seni ben...
(evet bir başka sözlükte de yazdım bu yazıyı, feysbukta da yazdım, twiter mıdır ne skimdir ondan olsaydı ona da yazacaktım, harfi harfine buraya da yazıyorum, hatta gidip bu öğretmen bozuntularının alınlarının ortasına da yazasım var!)
nasıl bir başlık açsam diye düşündüm, daha doğrusu, bu konuyu nasıl dile getirsem? diye.
çünkü takdir edersiniz ki, hassas bir mevzu, 'hass.. lan ordan' da diyebilirsiniz elbette ama bir kere aldım sazı elime, beni de çek öğretmenim!...
her boku moda yapma konusunda, işin bokunu çıkarmış durumdayız, hatta herhangi bir işin bokunu çıkarmak da bizim için, hiçbir zaman demode olmayan bir modadır.
en büyüleyici yanımız, herkesin nefret ettiğini söylediği şeylerin, yine herkesçe yapılıyor olması, bir şeyi herkes yeriyor, herkes aşağılıyor, lanetliyor... ama herkes yapıyor!
ve utanılması gereken, oturup ağlanması gereken iğrenç yanlarımız, müptezelleştikçe kanıksanıyor ve sanki normalmiş gibi, kötü bir yanı yokmuş gibi algılanmaya başlıyor.
işte bu hadise de, tam olarak öyle bir şey.
özellikle son birkaç yılın olmazsa olmazı haline gelen ve üyesi olmayanların, olanlara nazaran daha bir gizemli kabul edildiği feysbuk zamazingosunda,
yine bir sanal ilah olan ve japon ev aletleri gibi, her eve giren ve evdeki herkesin girdiği youtube bokunda,
ve şu an aklıma gelmeyen, daha bir dolu paylaşım sitesinde, sürekli olarak karşılaştığımız bir manzara;
bir ilkokul sınıfı,
mavi önlüklü yavrucaklar
ve onları bir maymun gibi oynatan sevgili öğretmenlerimiz...
-elbette ki, bu dahil bütün genellemeler genelleyene girsin!-
( 'öğretmenlerimiz'den kastım, sadece bu abukluğu, bu gereksizliği yapanlardır, mesleğinin kutsallığını halen unutmamış olan ve her şeye rağmen işini yapmaya çalışan diğer öğretmenlerimizi tenzih eder, ellerinden öper, başıma tac ederim.)
yok efendim, çok güzel sesi olan bir 3. sınıf öğrencisine, damardan şarkılar söyletmeler,
yok, burnunun büyüklüğüyle tüm sınıfın alay ettiği bir 5. sınıf öğrencisine cyrano oynatmalar,
derste uyuyan bir zavallıya olmadık şakalar, yapmalar,
'bakın arkadaşınız ahmet ne kadar geri zekalı' demek istercesine, bir çocuğu tahtaya çıkarıp, sorularla rezil etmeler,
tamamen saf ve tertemiz duygularıyla, onun için dünyanın en önemli, en kutsal görevi olan 'sınıf başkanlığı' sırasında, arkadaşlarına içerlemiş ve hüngür hüngür ağlayan bir kızcağızın arkadaşlarına sitem dolu, duygusal konuşmasını 'aferin kızım, aferin kızım' nidalarıyla videoya çekmeler,
ve daha neler neler...
bu mudur yani öğretmenlik bilinci?
bu mudur ahlaki ve etik olan eğitim şekli?
elbette ki, öğretmenlerimiz de insan, hem de insanların en güzeli -zaten bu yüzden çok kızıyorum ya- dünyanın en güzel, en zor, en kutsal işini yapıyorlar, insan yetiştiriyorlar.
herhalde öğretmenliğin tanımını yapmaya lüzum yok, ne büyük bir anlam taşıdığını herkes biliyordur
ve ben bu büyüklüğü, bu kutsallığı düşündükçe, şu yapılan saçmalıklara daha çok sinirleniyorum, aklım dimağım almıyor, yahu nasıl olur?
nasıl olur da, öğretmen dediğimiz insanlar, çocukları sayılan, o yavrucakları, o tazeleri, birer eğlence aracına dönüştürür?
nasıl olur da, küçücük çocukların zayıf yanlarını, internet gibi orrospu, fahişe bir ortamda teşhir eder
ve nasıl olur da bundan utanmaz?
utanmadıkları gibi;
-yahu irfan hocam bizim hayri var 4 c sınıfında, bir eşşek taklidi yapıyor sorma, ölürsün gülmekten
-hadi ya
-valla bak, videoya çektim, akşam feysbuka koyacam, ordan izlersin
-hehehe ben de bizim 3 b deki ayşeyi çektim geçen, yahu kızımız bir oryantal oynuyor, görme
şeklinde muhabbetlerin döndüğüne de kalıbımı basarım!
şimdi esip gürlemek bir yana, açık olalım;
geçenlerde yine feysbukta, tüm okula 'andımız'ı okutmaya çalışan bir anaokulu öğrencisi videosuna rastladım, çok tatlıydı kerata, güldüm eğlendim.
e ama her şeyin de bir sınırı var, neden illa ki bokunu çıkarmak zorundayız?
hadi ben ve benim gibi cuhelaları bir yana bırakalım, öğretmen dediğimiz adam/kadın, çok da ince olmayan bazı şeyleri hesap edemez mi yahu?
bu rezillik, bu kepazelik nedir ve nereye kadardır?
zaten cantı kırık eğitim sistemimiz, yeterince geriletmekteyken bizi, bir de eğitimci dediğimiz insanlar, zıvanadan çıkarlarsa, sittin sene gün yüzü göremez bu millet.
daha sayfalarca yazacak şey var bu konu üzerine ama benim cahil aklım ve güçsüz iradem izin vermiyor devam etmeye.
eğer devam edersem, evimize kadar gelip, bizi çamurda kucağına alan ve okula taşıyan öğretmenlerimle hatırladığım o kenar mahallenin, bünyeme kattığı tarifsiz küfür yeteneği, gün yüzüne çıkmış olacak!
bütün öğretmenlerimizin ellerinden, saygı, sevgi ve hörmetle öper, kimilerine göre gereksiz veryansın ettiğim için de, herkesten özür dilerim.