son yıllarda daha da arttığını düşündüğüm bu düşüncenin sahibi olan yeni nesildir.
kolay değil gözüm, gerçekten kolay değil. ben de biliyorum mesleğinin hakkını veremeyen öğretmenler var ama bu her meslek için geçerli olan bir kontejyan. kimse işini dört dörtlük yapamıyor. ama aldığımız paradan tutun da, tatillerime kadar dil uzatılmadık alan kalmadı.
bak gözüm, aldığımız maaş bellidir. yeni atanmış bir öğretmen 1600 tl safi maaş alır. eğer ek dersleri de varsa -ki çoğunun yok- maaş en fazla 2200 civarı olur. kötü bir kazanç mı, asla! fakat 4 kişilik bir aileye sahipsin; kira, çocukların masrafı, mutfak masrafları, faturalar falan derken elinde tek kuruşun bile kalmaz.
gelelim tatil meselesine. milli eğitim bakanının(!) dediği gibi 3 ay tatil değil 2 ay civarı bir tatil yaparız. o tatilin 1 ayı da seminerler, toplantılar ile geçer. kalan bir aylık tatil ise bir çok mesleğe göre gerçekten iyidir fakat piskolojik olarak dinlenmeye ihtiyacı vardır öğretmenin. o kadar çocuğun sadece sesi bile ağır psikolojik travmalara sebep olabilir.
ayrıca; sürgün, maaş kesme, kınama, kademe düşürülmesi gibi cezalarla karrşılaşmak çok kolaydır. yeterki amirin bu cezayı vermek istesin bu kadar kolaydır.
atatürk güzel söylemiş: "öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır." evet bu sözü düstur edinip öğretmenlere ağız dolusu sövenlere kızmıyorum. çünkü iş yine bizde bitiyor. ya bu diyardan gideceğiz ya da bu deveyi güdeceğiz. biz, öğretmeni aşağılayan develeri güdeceğiz gözüm. başka seçenek yok.
öğretmenlerin ne mal olduklarını bire bir görmekteler. ezberci, salla başını al maaşını benimsemiş bir öğretim kadrosu. bir de bitmek bilmeyen rapor almaları. yeni nesil internet bile kullanmaktan aciz hocaları ne yapsın? çocuk tablet kullanıyor öğretmeni akıllı tahta'ya tebeşirle yazı yazmaya çalışıyor.
bir öğretmen olarak şunu söyleyebilirim ki maalesef mesleğinin hakkını vermek için zerre kadar çaba göstermeyen meslektaşlarım mevcut. zira devlet memuru olmaya hak kazanmış bu kişiler zaten her ay maaşım düzenli yatıyor diyerek tam bir boşvermişlik içindeler. her fırsatta rapor alıp okula gelmemek, burnu azıcık aksa bile hastayım deyip rapor alıp evde yatmak vs. hepsi bu tip sorumluluğunu bilmeyen meslektaşlarımda. zira bunların yanında gerçekten bildiği her şeyi öğrencisine aktarmak için çabalayanlar da yok mu tabiki de var. ama kurunun yanında yaş da yanarmış ya o hesap işte. bir de öğretmenliği kolay sanan insanlara şunu söylemek istiyorum: düşün sadece yüzlerce öğrenci ve sen! kolay geliyor mu hala?
işini seven öğretmen, her öğrenci tarafından sevilir, sayılır. Ama işini sevmeyen, hayattan ve öğrencilerden bezmiş bir öğretmen, sevilmemeye ve eleştirilmeye mahkumdur.
Bir öğretmen, her zaman öğretmeyi istemelidir, "anlatayım bitsin", "zil çalsın kurtulayım", "şu öğrenciden nefret ediyorum" vb. düşünen öğretmene öğretmen demem ben. *Bir öğretmen aile çocuğu.
akıllı tahtaya tebeşir ile yazı yazmaya çalışan öğretmenlerin olduğunı iddia eden nesildir.
herkes akıllıdır ama öğretmenler bu salaklığı yapacak kadar maldır(!) tabi tabi hep öyle olur. genelleme yapmanın bir anlamı yok. organ mafyası ile ortak çalışan bir doktor yüzünden tüm doktorların kötü olduğuna karar vermek kadar saçmadır.