şekilciliğin kana cana geldiği günlerin başında. en kutlusu. en mutlusu.
maalesef biz öğretmenlerin bile rol yapmaya zorlandığı bir gün. samimiyetsizliğin tavan yaptığı an ise "yan gelip yatıyorsunuz zaten. yaz tatilinizi de kısacam. maaşlarınızı da indirecem. görürsünüz siz" minvalli açıklama yapan bakanımızın dev ekrandan "en haysiyetli, en fedakar en çalışkan öğretmenler olan türkiye vatandaşı öğretmenlerimizin bu güzel gününü kutluyorum. saygıyla onları selamlıyorum" dediği andır.
o tabloyu da görünce artık kendimden iyice utandım.
öğretmenler günü nedir azizim? kime ne fayda sağlar? bana sorarsanız insanlar benim öğretmenler günümü değil ayın 15 i günümü kutlasın isterim. ben öyle yapıyorum. derecem yükselir onun kutlanmasını isterim. ne bileyim ales e girersin yüksek puan alırsın o kutlanır. yurt dışı görev isteğin onanırsa o kutlanır... öğretmenler günü nedir?
canım ülkemde yatarak para kazandıkları, sözde ikramiyeler ve ücretlerle paraya para demedikleri, 3 ay 5 ay tatil yaptıkları iddia edilen ve daha nice ütobik absürd söylemlere kurban edilen; "en değersiz" meslek haline getirilmiş öğretmenlik mensubu değerli, eli öpülesi öğretmenlerimizin günüdür. kutlu olsun. bugün de tomalarla, gazlarla, saldırılarla el güzel şekilde kutlamıştır canım ülkem bu anlamlı günü, değerli olan her vatandaşımıza yaptığı gibi!
'' Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden mahrum bir millet henüz millet namını almak yeteneğini elde edememiştir. Ona basit bir kütle denir, millet denmez. ''
tüm öğretmenlerimizin, öğretmenler günü kutlu olsun.
eskiden "eti sizin kemiği benim" diye okula bırakılan öğrenciye şimdilerde sesini dahi yükselttiğinde kapıda eli sopalı veliyi bulan ve bu yüzden sevdiği mesleği bırakan öğretmenin günü.
yeri gelir dag basinda, akmayan musluklarla gelmeyen elektriklerle 2 odanin icinde 4 kisiyle oturur. yollarda esinden ailesinden ayri gide gele nakis dokur. yola ciktiginda bile daglardan gelebilecek tum tehlikelere acik, savunmasizdir. gun gelir, politika degisir, hedeftir. terorun ortasindadir. koylerdeki tek devlet gorevlisi, tek memurdur.saglik ocagi bile bulunmazken koylerde illaki bir okul bulunur. sirf imkansizliklardan koy okulunda fotokopi bile cektiremediginden onca yol sirt cantasinda cocuklarinin yazili kagitlarini tasir. tatillerine goz dikilir. atamalarina camur atilir. aldirmaz. vicdaniyla basbasadir sinifinda. bir cocugun gozlerindenki isiltiyi gordugunde yapabileceklerinin siniri yoktur. sirf o cocuk okusun diye yeter ki okula gondersinler diye babasina anasina ne diller doker. ilce milli egitimdeki is bilmezlerle ugrasir. toplumdaki kiymet bilmezlerle ugrasir. nice zaman gelir anlamadigi dillerin ortasinda kalir. su yaziyi bile yazabilmemize okuyabilmemize imkan veren ogretmenlerimizdir. 24 Kasim semboliktir. oysa ogretmenlerimiz hayat boyu emekleriyle yureklerimizdedir. gunleri kutlu olsun. gunumuz "öğretmek" olsun.
bir gün bir hanım bana ''okul açılda da şu çocuklar bir okula gitseler de rahatlasak'' demişti, benim öğretmen olduğumu unutarak kim ne derse desin öğretmenin kazandığı para helaldir. kırk dakika o sınıfta vicdanıyla başbaşadır.hiçbir şey yapmayan bir öğretmen bile o kırk dakikada ''dur, sus, yapma, arkadaşının saçını çekme''derken bile çok şey yapıyordur. annesinin bile tatilde zapdedemediği çocuğunu oyalayabiliyor.
devlet dairelerinde ise görevli sana lütfen cevap veriyor, ya da sesini iki üç kere seslenerek zor duyuruyorsun. ve ben bu iki görüntüyü karşılaştırınca evladımı emanet ettiğim o öğretmenin önüme saygıyla eğilirim.
bir sınıf öğretmenliğinden emekli olmuş bir öğretmenle dolaşırken saçı sakalı ağarmış bir bey yanımıza gelip o öğretmenin eline sarıldı.
''öğretmenin ilk defa döneri siz bana bir teneffüste..alıp yedirmiştiniz'' dedi.
böylesi kendini mesleğine adamış fedakar öğretmenlerden daha çok var.
eli öpülesi fedakar öğretmenlerin önünde saygıyla eğiliyorum.
her birimde yer alan birkaç ayrık otu için bütün öğretmenleri karalayamam..