dünyanın en kolay mesleği. zaten yetiştiricilik denen bir yetenek yok bir çoğunda. parayı al, partilere katıl, eğlen sabahaca sonra da acız diye hırla. ayıp lan!
dünyanın en fedakar işini yapmaktır.kiminin annesi kiminin babası olursun.ağzından çıkacak her kelime onların yaşam reçetesi olacaktır.gözlerinde büyük bir rol modelisindir.ne yapsan örnek alacaklardır.öğretmen olmak zor iştir.insanın hamurunu yoğurmaktır bir nevi.sabırla,azimle,seve seve..
öğretmen olmayı bilmem de milli eğitim müdürü, şube müdürü falan olmak çok zordur. kendileri de bir zamanlar öğretmen olan bu şahısların nasıl olup da o kadar tıynetsiz, hakkaniyetsiz, yalaka, despot, sevgisiz, saygısız hale geldiklerini anlayamazsınız. bu psikopatların bir zamanlar eğitmek, öğretmek gibi görevleri yüklenmiş olduğuna ve bunu yapmış olduklarına inanamazsınız.
türkiye'de bir polis veya bir imam kadar saygı görememek. "yata yata para kazanıyorsunuz" laflarına maruz kalıp 3 kuruş maaşla ay sonunu getirebilmeye gayret etmektir.
öncelikle fakültede öğrendiklerinizle gerçek hayatta uygulananların aynı olmadığını anlamaktır. sonsuz sabır ve çelik gibi iradeye sahip olmak demektir öğretmen olmak. önceleri öğretmenlik en kolay meslek zanneden, sizin yerinize tatilinizi hesaplayan insanlarla uğraşmak, onlara dert anlatmaktır. sonraları ne uğraşıyorum ki nasılsa anlamayacaklar deyip bundan vazgeçmektir.dersinin müfredatını anlatmaktan öte "bundan bir halt olmaz" denen adamları adam etmeye uğraşmaktır. tonlarca soruna, zorluğa rağmen yine de mutlu olmaktır,sevmektir.
zordur... mesleğini yaptığın yere göre ayrı bir zorluğu vardır. kimi zaman karları kazıyıp soba yakmak zorunda kalırsın, kimi zaman kürtçe konuşmak hatta konuşamamakla başına büyük dert olur...
doğusu batısı ayrı bir sorundur. batıda saymazlar, doğuda sayarlar ama kimi zaman taşlarlar. yediğin her taşta yaşadıklarına lanet edip ertesi gün davranış dersi verirsin atanlara. gene bir şey değişmez gerçi ya sen gene de bıkmadan usanmadan tekrar edersin. sabır ister yani...
çocukla çocuk olmayı, aynı zamanda saygıyı korumayı, sevgini göstermeyi, çocukların gözlerindeki ışığı okumayı gerektirir.
öğretmek kadar öğrenmeyi de öğretir. onların sana bir şeyler öğretmesinden duydukları keyfi sonuna kadar yaşasınlar istersin. sıfatın öğretmen olsa da öğrenci olmayı da bilmektir yani. güzeldir, emek ister, duvarlara bakıp defalarca sabır çektirse de zaman zaman her şeyiyle mutlu olmayı başarabildiğinde en güzel mesleği icra etmektir.
en sabırlı iştir öğretmenlik. En kutsalıdır mesleklerin. Öğretmenlik yaparken sevgıyle yapmalısınız çocuklara verdiğiniz her bilgiyi kendi çocuğunuza öğretir gibi anlatmalı onları en güzel şekilde anlamalısınız. Onlar sizi (ilköğretimden bahsediyorum) kendilerine örnek alarak yetişiyorlar bir çocuğu topluma en iyi şekilde kazandıran iki şey vardır biri ailesi diğeri öğretmeni. Zordur yani öğretmen olmak sadece öğretmek yetmez eğitmek de gerekir.
bu kadarcık paraya mı çalışacağım ben dersiniz önce. sosyal çevresi öğretmen ortamlarından çok farklı biriyseniz öğretmenlerin arasında çıkıntı bir haliniz vardır onlara çok da alışamazsınız.onların her şeyinizi sorgular hallerinden ve mıy mıy da mıy mıy tavırlarından, üç kuruşun sürekli olarak hesabını yapmalarından, her aldığınızı ve sattığınızı eleştirmelerinden, çok biliyor gibi durup da bir halt bilmeyişlerinden sıkılırsınız. öğrencilerin hepsi birer baş belası gibi görünür gözünüze. derslerde hiç gülmezsiniz çünkü oldum bir kere bari sürdüreyim diye yapmaktasınızdır işinizi.. öğrenciler yüzünüz masum da olsa tavırlarınızdan dolayı sizden öcü gibi korkarlar. en kötü ve kudurgan sınıflar bile siz derse girdiğinizde tavrınızdan dolayı sus pus olur, tek kelime ederlerse fırçalanacaklarından korktukları için ağızlarını açamazlar.. son sınıftayız hocam gidiyoruz artık bir kere gülün diyen lise son öğrencilerinize gülümseyesiniz bile gelmez... yıllar geçer en azından 4-5 yıl geçer ve o gülümsemeyi esirgediğiniz öğrenciler birer birer üniversitelerini bitirip sizi bulurlar. hepsi ayrı ayrı birer meslek sahibi olmuş gözleri parlayan binlerce insanınız olur elinizde. bütün hırçınlığınıza bütün fırçalarınıza rağmen onlarda bir şekilde iz bırakmışlığınızın etkisiyle sizi bulurlar... hocam hocam diyen ama aslında yaşıtınız gibi duran bu hayata yeni adımını atan insanlar sizin öğrencilerinizdir ve bu duygu çok ama çok güzeldir. her gördükleri yerde size sahip çıkışları, sizi nerde olursanız olun bir şekillde arayıp soruşları hoşunuza gider. öğrencilerinizin belirli bir yerlere gelmesiyle gurur duyarsınız. ve artık gülümsemeye başlarsınız derslerde. başladım bari sürdüreyim bu işi mantığıyla değil de onları sevdiğiniz için yaparsınız işinizi. sınav içind uydukları kaygıyı en aza indirgemeye çalışır, teneffüslerinizde bile onlarla oturup onların sorusunu çözmekten, ufacık bir çayı yudumlama molanızı bile ellerinizden alarak "hocam bir sorumuz var bakar mısınız?" demelerinden rahatsız olmazsınız... sınavı kazananın da kazanamayanın da sizi unutmayacağız hocam demelerinden, size ailelerinden biriymiş gibi değer verip sizi sarmalarından mutlu olursunuz. ufacık bir dalgınlığınızda bile hocam bugün canınız mı sıkkın diyerek sizin mutsuz anlarınızı bile her an hissedebilmelerinden haz alırsınız.
öğretmen olmak, öğrencilerle öğrenci olmaktan geçer. öğrenciliğini hatırlamayan ve öğrencileri anlamayan bir öğretmen olursanız zordur öğretmen olmak.. ama kendinizi onlardan biri gibi düşünüp o öğrencilerin anne ve babalarının onlara verdikleri emekleri düşünerek yaklaşırsanız o öğrencilere, sizi gördüğünde yüzü aydınlanan ve sizi gerçekten çok seven yüreklere dokunabilirseniz ufacık bir sözle işte o zaman onların kocaman sevgileriyle donanırsınız ve öğretmen olmakla gurur duyabilirsiniz...
not:öğrencileri anladığınız zaman az bir maaşla hayatlarını idame ettiren öğretmenleri anlamaya çalışır, onların bütün sözlerini iğnelemelerini ve hatta mıy mıy tavırlarını bile gülümseyerek karşılar onlar gibi olamasanız da onlardan biri olduğunuzu kabul edersiniz..
Mesleğin ne sorusuna cevap olarak verildiğinde bir, hımm o da iyi tepkisine cevap olan meslektir. Kötü durumdadır, çok kötü durumdadır, iktisat gibi nice alakasız bölüm mezunları ''Öğretmen, Müdür'' sıfatıyla meb'de çalışmaktadır. Kazançları azdır, ama diğer meslek erbabları hep düşmanıdır öğretmenlerin. Sorunlarını her dile getirdiklerinde şiddetli tepkiyle karşılaşırlar. Üç ay yatıyorsunuz laflarına maruz kalırlar bilmezler ki o tatil hiçbir zaman üç ay değildir. Eskiden ne yazık ki en kebab meslek sayılırken günümüzde alanlar arasında uçurumlar oluşmuş, bir alanda atamak için mezun beklenirken diğer alanda binlerce kişi seksen beş üstü puanlarla atama beklemektedir. Hakkıyla öğretmen olmak çok çok zor iştir. Çok ciddi emekler verip gece başka gündüz başka çalışmaktır. Öğretmen olmak sadece okulda bulunmak derse girmek değildir. Öğretmen olmak bir tek öğrencisindeki iyi değişimi dünyanın en mutlu insanı olmuşcasına gelip annesine babasına anlatmaktır. Öğretmen olmak eğitim fakültesi mezunu olmak da değildir. Öğretmen olmak gönül işidir, yürek işidir. Nice kişiler bu sıfatı haksızca taşımıştır ve taşımaya da devam etmektedir. Öğretmen olmak açık öğretime gideyim de en azından öğretmen olurum diyen kişilerle aynı guruba konmaktır. Ben öğretmen miyim hayır değilim. Annem de babam da öğretmen değil. 2010 ösys de formasyon kazığı yiyerek Edebiyat fakültesinde okuyan bir insanım. Bu şanlı meslek içinde yer almaya çalışacağım. Bu yazı uzar gider de yeter bu kadar...