öğretmen egoları

entry1 galeri0
    1.
  1. 7.sınıfta matematik dersini anlatan hocamız derste ki soruları kitapta ki çözümlü örneklerden aldığını fark ettim. derslere kimse matematik kitabını götürmüyordu. durumu fark ettikten sonra matematik kitabını okula götürmeye başladım.

    matematikten pek anlamıyordum, hoş çarpım tablosunu 9. sınıfta öğrendim. matematik hocası çok hoş bir bayandı ve bizim tayfada herkes kendini ona beğendirmeye çalışıyordu. bende kendimi ona kanıtlamak için matematiğimi geliştirmem gerektiğini biliyordum, derste sorulan soruları ilk ben çözersem ve sınavlardan yüksek not alırsam neden olmasındı ki...

    boyum kısa olduğu için öğretmen masasının önündeki ilk sırada otururdum. büyük bir şevkle matematik dersinin başlamasını hocanın sınıfa gelip soruları yazdırmasını ve tabikii doğru cevapları herkesten önce çözmeyi bekliyordum.

    karakökleri anlattıktan sonra soru yazdırmaya geldi sıra. ilk soru basitti herkes bildi. 2,3 sorulardan sonra kazık sorular başladı. hoca soruyu okumaya başladıktan sonra gözlerim parlamaya başladı. heycanla yazıyordum. kimsenin yapamayacağı sorunun cevabı önümde açıktı. o kadar heycanlıydım ki soru biter bitmez pat diye cevabı yapıştırdım. herkes bana, ve hocaya bakıyordu.

    Afferin dedi. nasıl bu kadar hızlı ve doğru yaptın. hadi tahtaya çıkta çöz. sanırım bittiğim an bu andı, çünkü heycandan nasıl çözüldüğüne bir saniye bile bakmamıştım.

    yutkundum. terlemeye başladım. kısık bir ses tonuyla, nasıl çözdün sorusuna cevap olarak kitaaptaan... dedim.

    hoca onu ne kadar sevdiği mi nerden bilecekti ki, onu rencide etmek istediği mi düşündü. hiddetlendi. ayağa kalktı, demek kitaptan ha, demek kitaptan diye bağırarak yanıma geldi. uzun faillerimden tuttu ve yukarı çekmeye başladı. uzun boyluydu. o çektikçe parmak uçlarıma dayanarak yükseldim, yetmeyince sıraya çıktım. iyice sinirlendi. in açağı in diye bağırdı. inersem saçım kopacak dedim. dinlemedi.canımın acısından ellerine yapıştım. ve parmaklarını sıktım. öfkesi büyüdü. defoool diye haykırdı. bütün sınıf boğuşmamıza bakıyordu. hem utandım, hem matematiğe karşı 3 yıl sürecek kinim başlamış oldu.

    biraz sakinleşince defol en arkaya sıraya geç dedi.
    göremem dedim.
    defol dedi.
    en arka sıra olarak yetiştirme yurdunda okuyan arkadaşın yanına oturuyordum ki orası değil dedi.
    bir arka sıra...
    ama bu sıra kırık hocam dedim.
    o sana yeterö kimse senle oturmayacak dedi.
    başak burcuydum ve duygusal bir çocuktum. yıkıldım. gözlerim doldu. tozlu ve kırık sırasıyı önce doğrulttum, sonra sildim.
    1,5 yil bounca( mezun olana kadar) bir harf bile nottutmadım. hiçbir sınava çalışmadım. 9 sınavdan aldığım notları ömürüm boyunca unutmaycağım.
    1,1,1,1,1,1,1,1 ve 2.( son sınavdan aldığım iki kopya iledir).
    ama beni bırakmadı hep kanaat kullanarak geçirdi.

    7. sınıf bitti ve 8. sınıf başladı ama benim cezam bitmedi.

    8 sınıfın ilk döneminde yanıma gelmişti. sınav notlarının 1,1,1 olmasini sorarak ne olcak böyle neden çalışmıyorsun diye sordu.
    çalışmıyorum, umrumda değil dedim.
    bırakıyım mı seni dedi.
    bırakın dedim.
    (annemle babamı tanıyordu) onlara ne diyeceksin dedi?
    dersi dinleyemiyorum, tahtayı göremiyorum. ve bunuda sizin yaptığınızı söyleceğim dedim.
    neden en arkaya oturtuğumuda anlatırsın artık dedi.
    tabii dedim. derse matematik kitabını götürdüğüm için diyeceğim.
    ukalalığını anlatmayacaksın değil mi dedi.
    ben size ukalalık yapmadım hiçbir zaman dedim.
    hala ukalasın dedi ve gitti.

    dersler bitmişti. son hafta okulun son sınıf öğrencilerine yaptığı kişilik ve meslek anketleri yapılıyordu.
    bir soruda ilerde ne olmak istiyorsunuz diye sorulmuştu.
    mühendis yazdım.
    diğer sorularıda doldurduktan sonra sınıf hocasına (aynı zamanda matematik hocası) anketi teslim etti.
    herkesin ne doldurduğana bakıyordu.
    yerime geçmemle adımı söylemesi bir oldu.
    efendim dedim ayağı kalktım. herkesin ortasında sen dedi. mühendis falan olamazsın. mühendisler çok çalışır. matematikleri iyi olur dedi.
    ayakta kalakaldım.
    doğru söylüyordu. ama elimden birşeyde gelmiyordu.
    egosu o kadar baskındiki...
    ama benimde kinim ve nefretim bir o kadar ağır.
    mezun oldum.

    Kayıt olduğum lisenin hocaları beni çok sevdi, onların sevgisine karşılık hep çok çalıştım.
    lise 1 de matematiğim 5 ti. fen bilimlerim çok iyiydi. çok çalıyordum. hırsım ve motivasyonum çok iyiydi.
    2.sınıfta bölüm tercihimi arkama bakmadan fen bilimleri olarak işaretledim. babam ve annemin uyarılarına aldırış etmedim.
    kendime o kadar güveniyordum ki babamın en azından eşit ağırlığı tercih et önerisine bile hayır demiştim.
    2.sınıfı 5 üzerinden 4.40 ortalama ile bitirip öss ye hazırlanmaya başladım. okulun en başarılı 5. öğrencisiydim. deneme sınavlarında dershanede ilk 10 içindeydim.

    öss sonuçları pek beklediğim gibi gelmesede anadolu ünüversitesi inşaat mühendisliğine puanım yetiyordu. babam ve annem asla inşaat mühendisi olma mı istemediler. 8. sıra tercihim gazi matematiği gece kodunu silip anadolu inşaatla değiştirdim.
    adım gibi emindim anadolu inşaat gelecekti.
    yerleştirme sonuçları açıklandığında babam beni aradı. bir yanlışlık var inşaat mühendisliğini kazanmışssın. biz onu yazmamıştık ki dedi.

    hafif bir sessizlikten sonra ona kodu değiştirdiği mi söyledim. bağırdı çağırdı. sustum.
    sonra tamam dedi ne olmak istiyorsan onu ol.
    kendimle gurur duyuyordum. 1 sınıfta iken annem hala ilköğretim matematik hocamla görüşüyordu.
    annem e biz onu anlayamamışız demiş.
    gülümsedim, kim beni anladı ki zaten dedim.

    okul bitti. artık mühendisim. hemde iyi bir mühendis.
    matematiğim o kadar iyi ki koordinatları verilen taşın hacmini integralle hesaplayacak kadar iyi. ama bunu bana soran yok.

    uzun lafın kısası, öğretmen egosu ateşe benzer. ya öğrencinin fitilini ateşler ya da onu yakar.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük