eğer çok sık dövüyorsa acizlik; sadece gerektiğinde, dayaktan başka çare kalmadığında dövüyorsa gerekliliktir.
sıkıysa gel sen 50 kişilik sınıfa bağırmadan ve dövmeden ders anlat denilesi durumdur.
genelde çocuk yaşta yenildiği için ilerde ciddi sorun oluşturabilecek travmalara neden olabilir. kaç yaşıma geldim ama 4. sınıfta haksız yere yediğim tokadı hala unutamadım. yani kısacası öğrenciyi hayattan soğutan dayaktır. anne-baba dayağından daha çok koyar insana.
ilkokul yıllarımda düzenli olarak yediğim hede, ögretmenim'de alışmıştı düzeyli bir öğretmen, öğrenci, dayak üçlümüz vardı taki şiddetin sınırını aşıncaya kadar burnumu sıraya vurup da kanatınca:
ben öğretmene küfür edip okuldan kaçınca koptu kızılca kıyamet, babam öğretmenindir döver dedi, annem elleri kırılsın dedi sevgili amcam haketmiştir dedi, canı sağolasıca halamın eşi (eniştem) gidip hocayı bi güzel dövdü arabasının içine tükürmüşler arkadaşıyla öğretmenim tayinini alıp gitti ama benim markus talihim dönmedi her gelen hoca bu o mu dedi benim için allahtan eniştem vardı da bütün hocalar beni sıradan geçirmediler. babama kalsa eti benim, kemigini sen kır....
ben yedim arkadaş bunu. ilk okuldaydım, derste herkes örnek yazarken ben dalmışım hoca baktı geldi
+sen niye yazmıyosun lan?
-yazıyo muyduk öğretmenim?
+bunlar süs mü lan (2 tokat çekti küçüktüm lan nevrim döndü zaten)
-hemen yazıyorum.
küçücük çocukken artistlik yapmak kolaydı yine beklerim.
edit: arkadaş dayağı yiyen benim bundan sonra eksiyide yiyen benim lan anlamadım ki düşene bizde vuralım psikolojisi mi?
üçüncü sınıfta bana tokat atan arkadaşımı, yere yatırmışken; benim onu dövdüğümü zanneden ve beni yanına çağırıp, hiçbir şey sormadan tokadıyla dişimi kırmayı başarabilen nöbetçi öğretmenin eylemidir.
kayıt işleminde " - hocam eti sizin kemiği benim.. ." şeklin de gerçekleşen diyologlarla birlikte çok düşük maaşlarla geçim sıkıntısı yaşayan ve pskolojik desteğe ihtiyacı olan öğretmen eylemidir.