olgun erkeklerden pek bir hoşlanan kızlardır. öyle, ki erkeğin saçlarının dökülmüş olması, göbeğinin olması ya da yaşının da bilimum 45-50 arası olması fark yatarmaz. önemli olan, öğretmi görevlisi sıfatını almış kişinin, o sıfatı ama 'yar doç' ama 'prof' olaraktan hayatına yansıtabilmiş olmasıdır..
tıp fakültelerinde neredeyse rüyada görülebilecek durum abi hapsi sıyırmış bunların. kimi ten ten, kimi aklı 5 karış havada, kimi 55 likler karısını boşayıp 25 lik çıtırlarla evlenip nüfusa katkıda bulunur, sözde sorsanız efendi insanlardır. yok abi yok aşk meşk yalan hele ki tıp fakültesindeyse bir de.
anayasamıza göre her hangi bir engeli bulunmayan sevda biçimidir*.
efendim öğretim görevlileride insan değil midir? onlarında sevip, sevilmeye ,kırlarda koşup saklanmaya hakları yok mudur?
neden insanları bu denli kategorilendiriyoruz ki?
devletin vermiş olduğu paye neden bu kadar önemli oluyor?
zannımca başlığın açılmasındaki amaç sırf öğretim görevlisi olmak için öğretim görevlisine aşık olan kızları eleştirmektir. fakat üniversite ilişkileri ile lisedeki öğrenci-öğretmen ilişkisini birbirine karıştırmamak gerekir.
sadece ögrencilerinin degil, ebeveynlerinin de begenme, hoslanma durumlari olmaktadir zaman zaman. kisinin hos bir adam yada güzel bir kadin görünce gösterdigi tepki oldugundan, gülüp gecmek gerekir böyle durumlarda.
- anne bak, bu da bizim sinif.
- ay su cocuk ne kadar yakisikliymis.
- hehe. o cocuk degil anne, hoca.
- aa. ne kadar gencmis.
- yo hemen hemen 4o yasinda.
- ama cok genc gösteriyo.
- öyledir o. tüm kizlar hasta zaten kurstaki.
- ay rosie, hasta olunmuycak gibi degil ki. evli mi?
- napcan?
- tanistirirsin beni, yazin geldigimde.
- hehe. babam nolcak peki?
- aman bosver onu. bu cocuk icin bosarim babani.