en güzel örneği internette bir ara sık sık dolaşan maymunlarla ilgili deneydir.
bu deneye göre bir kafese 10 tane maymun, kafesin üst tarafına da muz koyulur. Bu 10 maymun muzları almak için yukarı her tırmandıklarında, üstlerine tazyikli su dökülür. Bunun üzerine maymunlar tırmanmayı bırakırlar. Bir süre sonra bu maymunlardan yarısı kafesten alınır ve yerlerine herşeyden habersiz 5 başka maymun koyulur. Bu yeni maymyunlar da muzları görür görmez tırmanmaya başlar. Ancak kötü tecrübeye sahip, ne olacağını bilen diğer 5 maymun bunların tırmanmalarını her defasında engeller. Ardından kötü tecrübeye sahip 5 maymun kaldırılır ve yerlerine yine herşeyden habersiz başka 5 maymun koyulur. Kafeste tazyikli su olayını bilen hiç maymun kalmamıştır artık. Yeni gelen 5 maymun da muzları görür görmez muzlara tırmanmaya çalışır. Ancak bu kez de, daha önce tırmanmaya çalışırken dayak yiyen ama su olayından habersiz 5 maymun yenilere engel olur.
Neden engel olduklarını bilmemektedirler ama denenmemesi gerektiğini öğrenmişlerdir. Deneseler başlarına bir şey gelmeyecektir belki de, ama öyle gelmiş, öyle gitmelidir...
kimi zaman dayatılmış, kimi zaman dayanılmış çaresizliklerdir. toplumun algısı olmuştur. öyle kolay kolay sökülüp atılamaz kişinin bünyesinden. bilgelik ister, yürek ister...
Hayatlarımıza giydirilmiş peşin hükümdür. Bazen demokrasidir, yalanlarla süslenmiş çirkin yüzleri saklayan; bazen de terk edilmişliktir, atalardan beri kahrolmayı tek sonuç gibi öğreten... En nihayetinde bir yanılsamadır. Özgürlüğümüzü ve düşüncelerimizi geleceğimizden soyutlayan bir boyun eğmedir. Dişi dudaklara dişiyle yazılmış yüreklerin sancısıdır öğretilmiş çaresizlikler... Acısı da tatlısı da önceden belirlenmiş, önceden yazılmış; kimilerinin kader diye alnımıza yazdığı, kimilerinin hüküm diye boynumuza astığı ve umutların teker teker yok edildiği şiddettir öğretilmiş çaresizlikler...
Sinsidir, acımasızdır ve görünen yüzü hep güler. Güzel yalanlar fısıldar insanın kulağına. Güzel sözlerle kandırır en umulmadık zamanlarda. Mutluluğu vaat eder, acıya yollar eker, hükmü boynumuza asarak, yazıyı alnımıza kazıyarak usulca seyreder. Ne acıma hissi vardır, ne de sevgiden yana bahçeleri... Ayakkabısı her daim çiçeklerin can suyu ile ıslanmıştır. Mutluluk yeşerttiğimiz manzaramızda yalanlarıyla uyutur bizi. Aldanışlarımızda başlar dehşeti. Önce bahçemiz solar, sonra da canımız yanar. iki yana düşerken ellerimiz, keyiften dört köşe olur...
Her zaman gönüllüsü vardır öğretilmiş çaresizliklerin... Kimisinin acısı cehaletten, kimisinin iyi niyetten, kimisinin de insanlara inancından başlar. Başladığı yerde de biter. Aldığından fazla eksiğe boğarak öldürür insanı da, aşkı da, inancı da. Bu sözlerim sonum olacaksa olsun, canım gidecekse gitsin, başım kopacaksa kopsun! Ama ne bükülsün boynum, ne de sökülsün kalbim! Sonsuza kadar, gidecek "ben"im!