tutturamazlar genelde. öğrencilerde refleks olarak sıranın altına atarlar kendilerini.
başım dan geçen birkaç olayda yok değil,bir arkadaşıma dershane de türkçe hocası tebeşir fırlatmıştı. hedefide tutturdu, sonra on kere çocuktan özür diledi. demek ki nerede atıldığıda farkediyor. lisede matematik hocamda konuşan bir çocuğa silgiyi fırlatmış hırsını alamayınca saatini çıkarıp çocuğu pataklamıştı.
birde bu hocalar sınıfta kağıt savaşına çok kızarlar, ee ne yapalım hocam balık baştan kokar, imam pırtlatırsa cemaatte sıçar.
bu bizim niyazi hocamız... adam evde kalmış, kendi içerisinde psikolojik problemleri olan bir insanımsıydı... sürekli öğrencileri dövmek için yer arardı. fırsatını bulunca da "sizi dövmeyeceğim diye kendi kendime yemin ediyorum ama mecbur bırakıyorsunuz adamı" derdi. birgün bu hayvanoğlu hayvan orta sıralarda oturan bendeniz'i hiç dövmediğini farketti ve üzerime oynamaya başladı. sürekli bir açığımı arıyordu bana iki tokat atabilmek adına. birgün ders esnasında yanımdaki arkadaşımla konuştuğumu gördü tahtaya yazı yazarken(!) it oğlu it arkanda da mı gözlerin var senin... kendi kafasında canlandırdığı olay üzerine tam tersi istikamete çok sert bir manevra yaptı ve tahtaya yazılanları defterine geçirmeye çalışan bendenize, tebeşiri çok sert bir şekilde fırlattı...
ben olayın farkında bile değilken tebeşir gelip yanağıma çarptı. bende komple yüzümü tutarak kendimi yere attım, sert müdahaleye uğramış taklidi yapan futbolcular gibi... sürekli elimle gözümü oğuşturuyordum, gözümü kan çanağına dönüştürmek için. ben yerde debelenirken bütün sınıf ve hoca etrafıma toplandı. bize hakaretler savuran niyazi birden bire değişmişti, "kelebekler gibi 1-2-3 1-2-3" yapıyordu etrafımda... "yavrum neyin var?", "birşeyin yok değil mi?", "nerene geldi söyle bakayım?" gibi soruları cevaplanmadıkça endişesi bir kat daha artıyordu... ben iki elimi yüzümden hiçbirşekilde indirmiyordum. sınıfta yaşanan gürültülerden sonra hemen yan oda'da bulunan müdür sınıfa geldi. ne olduğunu sordu, sınıfın diğer elemanları durumu izah ederken niyazinin içerisinde uçuşan kelebekler hızla çiftleşiyordu. sonrasında müdür, niyaziye sağlam bir fırça attı. ben atılan bu fırçanın üzerine ellerimi yüzümden indirdim. fakat oğuşturduğum gözümü kısıp, kırpıştırıyorum. müdür şöyle bir baktı bana "gözüne mi geldi" dedi. yok hocam bişey dedim, bize nasıl baskı yaptığını anlayın gibisinden... sonra aldı beni "tuvalete git; elini, yüzünü yıka... dedi. tuvalete girer girmez hemen ayna'ya baktım. müthiş bir iş çıkarmıştım, kendimle gurur duyuyordum. gözüm kan çanağı gibiydi. tebeşir gözüme gelse o kadar olmazdı. *
niyazi o günden sonra gayet muhlis bir insana dönüştü ama şimdilerde mahallede benim okuduğum ilkokula giden öğrencilere soruyorum yine aynı bok olmuş. bir ara sokakta rastgelmiştim pis pis sırıtarak "nasılsın, neler yapıyorsun" dedi. suratına uzun uzun bakıp "sana ne lan!" dedim.
bu ülkede öyle insanlar var ki ortadan kaldırsan kimse yokluğunu farketmez, farketmek istemez. bu niyazi de bunlardan biridir. ilkokulda öğrenciler olarak ahtımız vardı. cenazesinde göbek atıcaktık. umarım görürüz o günleri. facebook'ta niyazi'nin cenazesi diye etkinlik oluşturup "bu mutlu günümüzde sizleride aramızda görmekten kıvanç duyarız" şeklinde bir mesaj yayınlayacağız.
ilkokulda arkadaşıma yediği armutun artığını fırlatan matematik hocamdır kendisi. ancak armutun artığı arkadaşı değil yanında oturan bana isabet etmiş, hiddetle ayağa fırlamama ve bunu hangi şerefsiz attı dememe ramak kalmışken hocanın kusura bakma evladım sözüyle durulmuştum.
tebeşir fırlatması çok kötü olan öğretmendir. attığı ufak tebeşir öğrencinin gözüne girdiği zaman daha da pişkin pişkin birşey yok diye geçiştirendir. hayatta en gıcık olduğum öğretmen tipidir. kalk iki sille çek ama birşey fırlatma.
aynı çatı altında toplanması gereken ögretmenlerdir milli eğitim bakanlığınca üzerlerine zimmetli sapanlar verilip emeklilik günlerinde ellerinden alınmalıdır.
arabayı yanlış kullanana ehliyeti manavdanmı aldın derler ya böylelerinde diplomanı kasaptanmı aldın demek daha doğru olur. sen kim oluyorsunda çaocukluğunun gereği olan muzipliği çok görüyorsun demek lazım. ergen doğanlar.
12 sene önce olan bir olay ama hafızamda yer etmiş; ilkokula giderken o zaman anadolu liseleri sınavları var dersaneye gidiyoruz, arkamdaki arkadaşla konuşurken hocanın nidasıyla arkamı döndüğüm anda alnımın tam ortasında bi tahta kalemi patladı. nası ayarladıysa zamanlaması mükemmeldi.
'evladım, arka sıraaa' dedikten sonra fırlattığı şey -genelde tebeşir- başka yere giderse komik duruma düşen öğretmenlerdir. ama arka sıraya giderse arka sıradakiler için durum hiç de komik olmaz. en kötüsü de attığı şeyi geri isteyen cinsidir.
Allahtan genelde üniversite öncesi okullarda bulunan hocalardır. Yoksa jeoloji hocasını sinirlendirdiğini düşünsene. Abaaaavvv. Daş fırlatır en feldispatlısından.