oldukça zor günler yaşayacak öğretmendir. bir tarafta etik kurallar, ahlak kuralları, toplumsal baskılar diğer tarafta yaşayacğı aşk ve güzel günler.
arada kalan öğretmen genelde çevreden gelecek baskıdan çekinir belkide yaşayacağı en güzel günleri bir kenarı atar.
peşin edit:aşk diyince aklınıza ilkokul öğrencisine aşık olan öğretmen gelmesin. üniversitede öğrencisine aşık olan veya kpss kursundaki öğrencisine aşık olan öğretmende olabilir.
hayatta kader denen şeye inanmak şart azizim. şimdi bu başlığa bakıp saniyesinde yok artık benim işim olmaz derdim. ne hocası koca adam yahu der kapatırdım konuyu. ama öyle olmuyormuş. o hani bbg evlerinden günümüze miras kalan "elektrik alma" hadisesi hesapla kitapla olmuyormuş, ilk karşılaşmada hissediliveriliyormuş. öğrenci belki toplum baskısından belki başka sebeplerden bu durumu fark edip hemen geri çekse de hoca öyle yapmıyormuş işte. daha bir saldırganlaşıp öğrencisini rencide etmenin yollarını arıyormuş. belki de onun da amacı aramızda bir şey yok mesajı vermekmiş. bu hır gür esnasında bariz bir şekilde diğer öğrencilerin dikkatini çekerken işler arap saçına dönüyormuş. zormuş bu süreç gerçekten.
peşin edit: bahsettiğim süreç ana sınıfından lise sona kadar olan kısmı kapsamamaktadır.
Hüseyin Nihal Atsız'ın ruh adam adlı romanını akla getirmektedir... Edebiyat öğretmeni olan eşinin öğrencisine aşık olan, ordudan atılmış bunalımlı bir subayın yaşadıkları çok derin bir duygusallıkla anlatılır bu romanda...
Büyük yazar, Ruh Adam da yaşamının bir döneminde kendini, bunalımlarını, çıkmazlarını, aşkını anlatır...
üniversitelerdeki akademisyen abilerimizin fakültenin en güzel hatunlarını götürmesiyle sonuçlanan, o hatunlardan hoşlanan erkek öğrenciler ise el manuel takılmaya devam edeceği durum.
erkek öğretmenlerin dışarda ortam yaratacak tipe sahip olmamasıyla oluşan durum. kadın öğrencilerin bilgiye karşı duydukları aforizma yüzünden salyalarının akmasıda bu durumu daha da kötü sonuçlara götürür.
öğretmenimin 17 yaşımdayken bana hissettiği aşk mıydı değil miydi bilmiyorum.(büyük ihtimalle değildi) okulca gittiğimiz bir gezide başladı herşey. aramızda çok yaş farkının olmadığını(12), zamana bırakmamız gerektiğini söyledi. bana hediyeler alıyor, sürekli sınıfımın önünde geziniyor, gizli gizli resimlerimi çekiyordu. edebiyat öğretmeni olduğu içinde ağzı iyi laf yapıyordu, sürekli okul merdivenlerinde önüme çıkıyor hep seni düşünüyorum diyordu. sürekli güzel olduğumu ima eden iltifatlarda bulunuyor, kendisini cezbettiğimi söylüyor, gizemli olduğumu anlatıp dutuyordu. neyseki lise bitince kurtuldum ama o psikolojiyi asla unutamam.