son derece dramatik olabilir. benim gibi yatılı lisde okuyup ulan bitermi bu okul be diye diye 4 sene sayıkladıktan sonra, okulun son günü ayrılma vaktinde, zırıl zırıl sümüğünü çeke çeke ağlayarak, 4 yıl aynı tuvalette sigara içtiğin, aynı iğrenç okul hamamında banyo yaptığın, aynı yemekhanede yemek yediğin, 4 yılda anne-babandan bile çok gördüğün insanlardan ayrılma durumudur. çok siktiriboktan bişeydir.
başlangıç için büyük bir yükün omuzlardan kalktığı andır.
aslında baba parası yemenin bittiği, hayata atılmanın gerektiği, evlenmek için inanılmaz bir psikolojik baskının başlayacağı günlerin başlangıcıdır.
okulda ögrendiklerini sergilemenin vaktinin geldigi andir... kisaca sicmaktir.
okulda ögrenilenlerle yasanilanlar arasindaki farklar yavas yavas kesfedilmeye baslanir, bol bol kazik ve dayak yenilir. Toz pembe görünen o güzelim dünya bir anda zindan gibi kararir. "Beni ciktigim yere geri sokun" * diye inlerken, askerlik, is, borc, evlilik, coluk cocuk, torun tombalak sahibi olunur ve okul hala hayal olur...
yavaş yavaş yaklaşan, dört gözle beklense de korkutan durumdur. bir kimliğiniz kalmaz artık. öğrenci değilsinizdir, iş bayanı olana kadar depresyona girmezseniz şayet, kesseler acımaz...
insanı kara kara düşünmeye sevk eder. yavaş yavaş iş hayatına girmek gerekir. üniversite hayatının yaşandığı şehre aşık olunması, orada yerleşmeye karar verilmesi sonunda ise bu durum daha da vahim bir durum alır. ne zaman iş görüşmesi için gideceğimi hayal etsem aklıma hep şu konuşmalar gelmektedir ;