ben yaklaşık 10 senedir gidip geliyorum kampüse. gidip öğrenci işlerine bir masa koysam kimse ne yapıyorsun sen demez artık bu saatten sonra bana. ben o kampüsten çıkmam arkadaş.
o günün iple çekildiği ile paralel bir gerçektir. üç aşşağı olur ama beş yukarı pek tahammül edilecek bir durum değil. psikolojisi bozuluyor insanın. depresyona felan giriyor.
öğrenciyken bir an önce gelip çatmasını istediğimiz olaydır. özellikle sınav dönemlerinde bu istek tavan yapar. sonra hayata atılım yapılır, öğrencilik özlenir. bu da demek oluyor ki; (bkz: her yaşın ayrı bir güzelliği var)
acıklıdır. bitmesini istemediğin için alttan ders bırakıp okulu uzatsan da ortam değişir, eski öğrencilik hayatın kalmaz. herkes bir bir mezun olur ve ailende sana harcadığı paraları, artık iş hayatına atılman gerektiğini yüzüne çarpar. hele mezun olduktan sonrası daha da beter. öğrencilik yılları banko özlenir, ne iş yapacağına karar veremeyip kesinlikle istemediğin bir işe girebilmek için mülakatlarda kasarsın sonra da " nasıl yea bundan sonra hep çalışacak mıyım ? " bocalaması olur. kısacası gerisi hep gözyaşı.
ne kadar çok para kazanırsanız kazanın, ne kadar rahat bir yaşam sürerseniz sürün, iyi bir öğrencilik gibi olmuyor. sorumlulukların artıyor, yoğun oluyorsun.
tünelin ucu bombok bir yere çıktı beyler gelmeyin.
insanı bir yandan mutlu, bir yandan hüzünlü hale getiren gerçek.
5 sene ilkokul, 4 sene ortaokul, 3 sene lise ve ardında 5 senelik üniversite eğitimi sonrasında 17 yıllık eğitim hayatı tamamlandığı vakit bazı şeylerin kıymeti çok iyi anlaşılıyor.
1 aylık şubat ve 3 aylık yaz tatilleri, kafana göre giyinme özgürlüğü, sakal traşı olma zorunluluğunun olmaması gibi gerçekten para ile satın alınamayacak şeyler.
bunun yanında iş hayatının getirdiği maddi özgürlük. ancak iş bulma süreci gerçekten günümüzde sıkıntılı. mezun olan kardeşlere Allah yardım etsin.