öğrencilikten memurluğa geçerken evrim geçirmek

    1.
  1. Bir adam vardı canı sıkılan, canı sıkılan...
    bir öğrenci vardı, memurluk için, götünü yırtan...
    bir öğrenci vardı, memur olan, evrim geçiren...

    Evet, evet siz de hatırlıyorsunuz eminim öğrencilik günlerinizi herkes gibi. hani sizin sınıf gelmiş geçmiş en matrak sınıftı, sizin arkadaş ortamınız başkasında yoktu, en zor bölüm sizindi vs. kaldığınız öğrenci evini, tipinizi, kıyafetlerinizi, konuşmanızı, arkadaşlarınızı, saçınızı, sakalınızı, yırtık kot pantolonunuzu, spor ayakkabınızı, converse'inizi? sorarım size unutulur mu lan bunlar? unutulmaz elbet ama adamı değiştirir bu memurluk hacılarım hocalarım değerli yazarlarım.

    Öğrenciydi o. saf anadolu çocuğu büyük şehire gelmiş, artık her yolu bilir olmuştu. arkadaş ortamı lisedekinden, yaptığı muhabbetler her zamankinden, sorunları ise düşündüğünden daha farklıydı artık. her şey ama her şey değişmişti değişmişti üniversitede. içki içmeyen adam akşamdan kalma, lisede kızlarla tek kelime edemeden mezun olan ezik şimdilerde fırlama, o uzun saçlılar artık arkadaşı ya da belki de kendisi olmuştu. öğrenciydi, perişanlıktan zarar gelmezdi o yüzden sonuna kadar perişanlıkta ısrarcıydı. dolapta bir bok yoktu yiyecek, evi bok götürüyordu. bırak birisini davet etmeyi kendisi bile girmek istemiyordu bazen o mutfağa. ama o yerde yaşadı türlü zorluklara rağmen mezun oldu.

    bir gün bir sınava girdi. memur olmayı garantiledi. sonra memur oldu ve hayat yeniden değişmeye başladı. baştan aşağı yenileniyordu her şey bir bir.

    hayat düzeni
    saat 11'den önce kalmayan beyimiz, saat 7'de tekmil veriyordu. gözler balon gibi, saçlar perma parişan, ağızda metalik bir tat, hiç uyumasam daha dinç kalkardım fikrinde bir bünye vardı sabah sabah. kahvaltıyı ağır ağır yapan beyimiz, geç kalmamak için bir bardak çay içebilmişti... sonra pırrr...

    giyim tarzı
    artık eskisi gibi olamazdı.bu artık bir hayaldi. daha ciddi olmalı, daha resmi giyinmeliydi. öyle söylemişlerdi. kot giymek imkansız, işe tişörtle gitmek saçmaydı. kimse yoktu ki öyle giden? ne lan o etiket gibiydi? takım elbise kravat çekilmişti çoktan. kumaş sevmem diyorsa en fazla canvas ya da keten pantolonla sıyırabiliyordu ve bu hiç ama hiç hoşuna gitmiyordu. alışmamış götte don durmaz misali kravat bir eğreti durmuştu. her seferinde eli gidiyor bir türlü çıkaramıyordu, sanki onu boğuyordu. her şey çok değişmişti bir anda. hem de çok...

    arkadaş ortamı
    tayin denen bir şey vardı. öyle herkes istediği yerde çalışamıyordu. istemediği bir şehir, yapmak istemediği bir iş de olsa çalışmaya mecburdu. zaten iş de bölümü ile alakalı değildi ya neyse... eski arkadaş ortamı yoktu. eskiden içen sıçan o tayfa gitmiş, badem bıyıklı abiler gelmişti lan yerine. bu adamlar kimdi? onun orada ne işi vardı? anlamadı. yapılan en büyük aktivite halı saha maçı organizasyonu olduğu vakit televizyon karşısında göbeğini kaşıyan adam moduna bir adım daha yaklaştığını anlamıştı sanırım. artık çanlar onun için çalıyordu. eski ortamını ve arkadaşlarını çok özlüyordu.

    saç sakal
    daha işe başlamadan işyerindeki herkesle bir ön tanışma için gitmişti. saçlar uzun, kabasakallıydı. herkesle tokalaştı, bazılarından aldığı hoyratça bakışları göğsünde yumuşattı. bu daha ilk rounddu. ertesi gün işe başlayacaktı. yönetmelik vardı hocam, saçlar kesilecek, sakallar sinek kaydı! saçlar patır patır yere düşerken ömründen ömür gitti, evlat acısı galiba böyle bir şeydi... sakallar sinek kaydığında berberin gözünü almıştı. göremiyorum!!! göremiyorum!!! dediğinde hemen aile kaldırmışlardı. ne de olsa öğrencilikte o suratın derisi yıllarca güneş görmemişti. iş yerine gitti, enseye bir şaplak, göte parmak! çattt!
    - naber la parlak çocuk!
    gelmişti artık. memurluk başlamıştı. vay bana vaylar bana...

    gündelik işler
    çömezliğin şanındandır deyip, ne kadar ayak işi varsa kitleyip facebook senin msn benim gezen 34 senelik memur ablalar ve 3 yaşındaki yeğenin oynadığı flash oyunla çocuklar gibi şen şef bey sağolsun ona mesleğin ileriki yılları hakkında bayağı bir bilgi vermişlerdi. ayak işleri onu bekler, getir götürler hem farz hem sünnetti.

    ilk iş günü bitmiş ve eve doğru giderken geçirdiği evrimi ve geleceğini düşünen kahramanımız ne bok yiyeceğini bilememekle birlikte oturduğu şapın farkındaydı....
    3 ...
  2. 3.
  3. öğrenciyken birer memur olan öğretmenlere küfür etmek, memur olunca da namusunla işini yaptığını savunmaktır.
    1 ...
  4. 2.
© 2025 uludağ sözlük