alıştığınız, büyüdüğünüz bir çevreden oldukça muhafazakar bir çevreye geliyorsunuz. normal bir kot, tişört varken üzerinizde sözlü tacizlere uğruyorsunuz. * esnafı sizden ne koparacağının derdinde. aileye, öğrenciye şeklinde kira belirleme durumu bile gelişmiş. siz öğrencisiniz ya direkt kötüsünüz. ne ahlakınız var ne insanlığınız. sanki uzaydan geldiniz, aileniz bambaşka insanlar. dikkatiniizi çekerse şehir küçük, sosyal ortamı yok vs. yaygarası değil bunlar. mahalle baskısının, toplumsal dışlanmışlığın en alasını yaşamak. çoğu anadolu şehrinde de öğrencilere bunun yapıldığını gördüm. tabi bunu yapanların çocukları da gittikleri şehirlerde karşılaşıyordur illa ki böyle şeylerle. bu gibi durumlarda sevmemek çok normal. kimse sevmek zorunda değil. 17 yaşında yaptığı bir tercih yüzünden, sanki çok bilinçli yapılıyormuşçasına, sanki herkes istediği bölümde okuyormuşçasına insanları yargılamak kolay.
bu durumda olan kişinin 2. sene fikri değişir. 3. sene şehre alışır. 4. sene oralı olur ve dönmek istemez. ayrıca aile yanına döndüğünde muhtemelen "aah ah x şehrinde olaydım da finale çalışaydım" der. iş işten geçmiştir.
eğer okuduğunuz şehir sosyal yönden hiç bir işe yaramıyorsa ihtiyaçlarını karşılayamıyorsa gayet mümkündür. olumsuz yorum yapanların alayı nerede okumakta onu merak ettim. götü yiyen her yerde okurum bana fark etmez diyen varsa farabi programıyla Malatya'ya gelip görsünler ebelerini. bu kadar açık ve net.
hayatlarındaki genel memnuniyetsizliğin bir yansımasıdır. sevgilisiyle tartışır, ailesinden laf yer gelir okuduğu şehire bok atar. sonra üniversite bitince de o şehri köpek gibi özler...
şahsen hiç sevemediğim muhabbettir. genelde istanbul dan gelen tipler yapar bu muhabbeti*. "bu ne amk, bir bok yok bu şehirde ya" derler sıklıkla. oysaki beterin beteri vardır. beterin beterinden kaçmış bir insana bu laflar çok itici durmaktadır.
o puanla bir şekilde o şehrin üniversitesine gelmişsin. sen yüksek puan almışsın da x üniversitesi sana "ille de gel burada oku yok olmaz valla ölümü gör" demedi ya.