Her perşembe odanın kapısından uzun etekli bir ablamız başını masumca içeriye uzatırdı ve yumuşak sesiyle 'kızlar yasin var bekliyoruz' derdi ancak kimse muhabbetten vazgeçip gitmezdi elbette, başarısızlıklar onu yıldırmazdı her perşembe gelir, her perşembe imzadan sonra odanın kapısında onun başını görmeden uyuyamaz hale getirir oldu bizleri, tam bu kıvamdayken, bir hafta gelmedi içim burkuldu aslında, ama içten içe de bir neşe var 'o vazgeçti' diye. Vazgeçenin değil, kazanan tarafın 'abla' olacağını kim bilebilirdi 3 hafta sonra, mescide merakla dolup taşan bünye, daldı. herşey iyi, güzel giderken ve tam tüm önyargılar yıkılmışken, öyle bir muhabbet dönmeye başladı ki tüm herşey yıkıldı içime ibadetle dolan huzur, sıkıntıya dönüştü 'hoca efendi' dedikleri kimseye(taparcasına) sabaha kadar dua edeceklerini öğrendim ve gerçekten yıkıldım. yurtlardaki en büyük sorundur şüphesiz.