mal nedir? işte bu sorunun cevabı kendilerin de gizli diyecemde açık açık malız diye bağırıyo bunlar. arkadaş bir sürü ergenin ben bir yerde toplandığını düşünüyordum ama iki yerde toplanıyormuş. birincisi biber konserleri diğeride bu sözde solcu lavuklar. olum solculuk hükümete karşıyız diye pkkcılık, kürtçülük oynamak değildir lan. sizinki sosyalizm olmuyo kusura bakma.
üniversitelerde öbeklenmiş güruhtur. kendileri genelde okulla alakaları olmayan, üniversiteyi içip içip karı kızla zina yaparak geçiren tiplerdir. arada sırada duyar kasıp, eylem adına halay çekerler. canları sıkıldığında olay çıkarıp polisten dayak yeyip rahatlarlar.
yetmez ama evet platformunda kargaşa çıkarmışlar. çıkarmak için ellerinden geleni yapmışlar. söz almak istemişler, panel konuşmacılarından sonra söz hakkı vereceğiz denmiş, kabul etmemişler.yani beyler bayanlar illa o zaman konuşacaklar. inadım inat diyorlar. panelde öyle ortaya girip de çat diye konuşamazsın gerizekalı. bunu öğren önce. panele gidiyorsun, bi bok bilmeden. sonra devam ediyor. ama tavırları gerçekten enteresan. söylediklerine karşın, 'tamam, birazdan söz vereceğiz'den başka bir tepki yok, ama hararetli bir tartışmanın ortasındaymışlar gibi tavırlar, aşırı heyecan. yaptığının dünyanın en erdemli işi olduğunu sanan birisinin hareketlerine çok yakın hareketleri. sonra oradan bi çocuk geliyor. sakin ol diyor. dokunuyor sadece. aboouv. sanki bülent arınç falan konuşurken böyle aradan çıkan sivri çiftçiler falan olur -ne de iyi olur-, onlara şiddet uygulayan korumalarmışcasına hareketler falan yapıyorlar. heyecanlanıyorlar. gerçekten heyecanlanıyorlar. bi eylem yapıyorlar ve bu eylem bi kargaşaya döndüğü için, kepazelikleriye gurur duyuyorlar. çocukluk hastalığı işte.
sonra aradan biri çıkıyor, yumurtayı fırlatıyor. o yumurtalar zaten fırlatılmak için getirilmiş. yani 'haksızlığıa uğranıldıktan sonra yapılan bir şey' değil o eylem. bizzat 'haksızlığa uğratılmış gibi yapıldıktan sonra' yapılacak diye kararlaştırılmışlığın eylemi.
böyle şeyler yapıyorsunuz, sizi gidi andavallar, sonra da yok efendim bunlar mı demokrasi yanlısı falan diye konuşuyorsunuz. yetmez ama evet demiyorum, bu konu hakkında tartışmak istiyorum ama siz böyle yaptıkça gidip adamların yanından olasım geliyor.
odtü nün başını çektiği sol bir öğrenci topluluğudur. eylem işini o kadar abarttılar ki aralarından herhangi erkek birinin sertleşme problemi olsa devletten bilip sokağa dökülecekler nerdeyse.
üniversitelerdeki en leş oluşum. çiçek, böcek içerikli broşürlerinin aksine ortalığı sikip atmaktan başka boka yaradıkları daha görülmemiştir.
özgür ve kardeşçe yaşamdan bahsederler ama ucundan yönetim kadrosu kapsalar ebemizi sikmek için ellerinden geleni yaparlar. bildiğin komünist aklı işte. orak falan, çekiç falan.
1970 sonrası dünyanın genelinde sermayenin girdiği kriz, bunun aşılması için yeni yollar yaratılmasını gerekli kılıyordu. Bu noktada dünyanın önde gelen sermaye grupları ve bu grupların siyasi temsilleri neo-liberalizm ile dünyayı tanıştırdı. Neo-liberalizm özünde tüm dünya halklarının en temel gereksinimleri olan eğitim, sağlık, su, ulaşım, enerji gibi bir dizi alanı sermayenin karlılık alanı haline getirmeyi, yani piyasalaştırmayı amaçlıyordu.
Neo-liberal politikaların Türkiyeye yansıması ise ilk olarak 1980 yılında açıklanan 24 Ocak kararlarıyla oldu. Darbe sonrasında da bu politikalara hız verilerek yavaş yavaş halkın elinden eğitim, sağlık gibi haklar alınmaya başlandı. Bu doğrultuda 1981 yılında hem üniversiteler üzerinde bir baskı mekanizması hem de üniversitelerin piyasalaştırılmasının bir adımı olarak YÖK kuruldu. 1984 yılında ise üniversitelerimiz har(a)çlarla tanıştı. Bu yıldan sonra ise her sene harçlara zam yapıldı. Üniversite içi hizmetler, yurtlar gibi en temel ihtiyaçlarımız sürekli olarak zamlandı.
1994 yılında hizmetler alanının ulusaşırı şirketlerin de karlılık alanı haline gelmesi ve özel sektörün çıkarlarının her ne pahasına olursa olsun ki bu paha çoğunlukla cahilleşen, sağlıksızlaşan halk tarafından ödenir- korunması anlamına gelen GATS (Hizmet Ticareti Genel Antlaşması) imzalandı. Bununla ülkemizdeki piyasalaştırma adımlarının atılması da hız kazandı.
1996 yılı eğitimin piyasalaştırılması sürecinde bir kırılma noktası niteliğindeydi. Bu yıl harçlara %300 350 oranında bir zam yapıldı. Aynı yıl harçlara hayır diyen üniversiteliler demokratik üniversite talebiyle sokaklara dökülüyorlardı. ilk olarak iTÜ Mimarlık Fakültesinde özyönetimin en iyi örneklerinden birini oluşturan yerel bir örgütlenme olan Anafora Karşı Cephe oluştu. Daha sonra birçok üniversitede birçok fakültede demokratik üniversite isteyen öğrenciler cepheler kurmaya ve mücadele etmeye başladılar. Bu cephelerin ise hep birlikte ortak mücadelesinin merkezi ise Öğrenci Koordinasyonuydu.
işte biz de Öğrenci Kolektifleri olarak şimdi Koordinasyonun mirasını devralma iddiasıyla üniversitelerde örgütlenmeye başladık. ilk olarak iTÜde iTÜ Öğrenci Kolektifi olarak doğan yerel örgütlenmemiz daha sonra birçok üniversitede de benzer şekillerde oluştu. Kolektiflerin her biri kurulurken açık toplantılarla ve açık karar alma süreçlerini esas aldık. Öğrenci Kolektifleri aynı şekilde il örgütlenmelerini ve Türkiye örgütlenmesini de böylece sağlamış oldu. Kolektiflerin oluşmasıyla birlikte bir de Türkiye çapında, üniversitelilerin sesi niteliğinde bir yayın olan Üniversiteli gazetesini çıkartmaya başladık.
ilk olarak Türkiyenin birçok üniversitesinde MP3 Müşterileştirmeye ve Piyasalaştırmaya Karşı 3 Talep başlığı altında bir imza kampanyasına başladık. Bu kampanya kapsamında Nisan ayında Öğrenci Kolektifleri imzalı ilk eylemlerimizi gerçekleştirdik ve imzalarımızı meclise gönderdik. 12 Mayıs günü ise Öğrenci Kolektifleri ilk defa tüm Türkiye olarak Ankarada bir araya geldi. Amacımız meclise gönderdiğimiz imzaların hesabını sormak ve bunların takipçisi olduğumuzu göstermekti. ilk eylemimizde polis barikatını talebimizin meşruluğuyla aştık ve imzalarımızı bir grup arkadaşla meclise yolladık. Daha büyük hedeflerle Ekim ayında tekrar Ankarada buluşmak üzere ayrıldık.
Öğrenci Kolektiflerini isim olarak seçmemizdeki neden ise biz üniversitelilerin kolektif bilincini, kolektif üretim ve karar almasını simgelemesiydi.
Hedeflerimiz!
* Herkese eşit, parasız, nitelikli üniversite eğitimi hakkının verilmesini sağlamak.
* Üniversitelerimizi etkisi altına alan piyasalaştırma süreçlerini ve bunların sonucunda bizlerin birer müşteriye dönüşmemizin üzerine giderek bunu durdurmak
* Barınma ve ulaşım ihtiyaçlarımız üzerinden kar elde edilmesini engellemek.
* Eğitim sisteminin niteliksizleşmesine dur demek.Var olan rekabetçi,bireyci eğitim sisteminin yerine tüm öğrencilerin ve öğretim üyelerinin kolektif çalışmasıyla üretilecek yepyeni bir sistem kurmak .
* Üniversitelerimizde sosyal ve kültürel bir yaşam alanı kurmak.
* Yüz yıllardır kolektif olarak üretilen bilimsel bilgiyi toplumdan soyutlayıp, küçük sermaye gruplarının çıkarına sunmaya çalışan politikalardan üniversitemizi kurtarmak ve toplumsal fayda için bilim üretecek bir şekle büründürmek.
* Yönetimin tamamen öğrenciler ,öğretim üyeleri ve üniversite çalışanlarının kolektif birliğine geçmesini sağlamak.
* Üniversitelerdeki tüm baskı ve zor uygulamalarını yok etmek.
* Üniversitenin ülke ve dünya gündemine dair fikrini geliştirmek ve bu yönde eyleme geçmek
Kolektifler Nasıl işleyecek?
* Öğrenci Kolektifleri tamamen bağımsız bir öğrenci örgütlenmesindir. Hiçbir örgütün, partinin, grubun tahakkümü altında değildir.
* Öğrenci Kolektiflerinin programları her üniversitenin yerel Kolektifinde tüm üniversitelilere açık toplantılarla, hepimizin taleplerine ve önerilerine göre kolektif bir biçimde şekillenir.
* Tüm karar alma aşamalarında demokratik bir işleyiş gözetilir.
* Kolektifler, bir iş bölümüyle hareket etmektedir. Her üniversitede ihtiyaca göre belirlenecek ekipler üzerinden bir işleyiş esastır.
* Bunun dışında Kolektifin Türkiye yayını olan Üniversitelinin çıkartılmasında ve kolektifler.net in düzenlenmesinde de belirlenecek olan ekiplere isteyen herkes katılabilir.
* Kolektifler, herhangi bir üyelik sistemi oluşturmak gibi bürokratik araçlarla değil, aidiyet ve gönüllülük üzerinden kurulur.
Bu ilkeleri benimseyen üniversite eğitiminin giderek piyasalaştırılmasını kabullenmeyen, demokratik üniversite talebinde ortaklaşan tüm üniversiteliler kolektifin doğal üyesidir. Kolektife bireysel olarak katılınabileceği gibi gruplar, öğrenci kulüpleri, topluluklar da Kolektife katılabilir.
Kolektifçi arkadaşlara ulaşmak için sitemizin bu bölümünde bulunan kendi üniversitenizin kolektifi bölümünü kullanabilirsiniz.
Demokratik ülke, demokratik üniversite için tüm üniversiteliler Öğrenci Kolektiflerine!
MÜŞTERi DEĞiL ÜNiVERSiTELiYiZ
ÖĞRENCi KOLEKTiFLERi
edit: sitenin desteklemediği işaretler düzeltildi. ve bazı faşolara batmış ki eksilemişler. eksiyle durmaz hocam bu hareket.
kendileri gibi düşünmeyen herkese saldıran, panel basıp yumurta atan, millete değil yumurta çiftliklerine hizmet eden faşist öğrenci topluluğu. halkeveleri denen "derin" oluşumun çapulcu uzantılarıdır. demokratik bir ortamda savunacak fikirleri olmadığından yumurta fırlatırlar. en son anayasa mahkemesi başkanı'nın konuşmacı olduğu panelde rezillik çıkarmışlar.
bu öğrenci görünümü faşist eşkıyalar geçmişte pkk'yı dolaylı veya doğrudan desteklemiş olmalarına rağmen, her muhalif olduklarını omlete çevirmeye çalışırken ergenekonculara tek yumurta atmamışlardır. yoksa yumurtaları veren çiftliğin sahibi silivri'de mi dersiniz?
protesto ayağına üniversiteleri terörize eden, akp düşmanlığı üzerinden prim yapmaya çalışan, solcuymuş gibi görünüp aslında pkk ve emperyalist güçlerin güdümünde olan sözde öğrenci özde terörist oluşumlarından yalnızca biri.