ilk çöp atışında oldukça ilginç olaylar yaşanır. çöplerin büyük bölümünü elinde tutan birey kapının gerisinde kalır. ona nispeten daha az çöp tutan öğrenci kapıdan çıkar etrafı kolaçan eder ki gelen giden var mı diye. çünkü her ne kadar öğrenci olarak konu komşuya rezil olmuşsanız da bir şekilde daha fazla rezil olmak istemezsiniz. ayrıca eğer apartmanda kız öğrenciler de bulunuyorsa bir şekilde karizmanızın elinizdeki siyahlı mavili çöp poşetleriyle yerle bir olması sizin için çevrede kötü intiba yayabilir. neyse efendim çöplerle beraber hızlı hızlı apartmanı terk etme operasyonu başlar etraf boşsa. (bkz: area clear) apartmanın dışındaki ilk konteynıra doğru hızlı adımlarla ilerlenir. asıl olaysa atılan çöplerin bomboş konteynırı en az bir buçuk kez doldurabilecek kapasitede olmasıdır.
ilk zamanlar, öğrencinin dolmuş çöp poşetini gördüğünde "neden ben?" sorusunu kendisine sormasıyla başlar. bu olay daha sonraları yerini üşengeçliğe bırakır. yani, ülkemizin geleceği olarak nitelendirilen öğrencilerimiz özünde pislik insanlar değillerdir.
evde yaşayan ya da eve sık sık gelip giden ne kadar çok insan varsa o kadar büyük olan üşengeçliktir. çöp üretme oranı da bu insan sayısıyla doğru orantılı olduğu için, biraz leş bir durumdur denebilir.
öğrenci evlerindeki bulaşık yıkama üşengeçliğiyle kardeştir. ikisinin de sonu aynıdır. bu eylemler sürekli ertelenir, birikir birikir giderler ve bir yerden sonra sanki hep orda duran mutfak eşyasıymış gibi görmezden gelinir. taa ki kokana kadar...