sabah içten içe düşünülen, öğlen dile getirilen, sonunda akşam restaurantı sipariş ederek her gün son verilen, ama her sabah yeniden başlayan çok bağlayıcı bir sorunsaldır.
akşamın ilk sağatlerinde "açlıktan ölüyorum" sözüyle başlayan sorundur.aradan saatler geçer gece yarısı uyduruk bişeylerin yenmesiyle konu ertesi akşama kadar kapanır.
(bkz: bulaşığı kim yıkasın sorunsalı)
- açıktın mı?
+ bilmem, sen?
- ben acıktım ya, ne yesek?
+ ne var ki dolapta?
final zamanı olduğundan, tez zamanda memlekete gidileceğinden dolap gereksiz şeyler dışında bomboştur.
- dışardan mı söylesek?
+ bende para yok,sen de varsa kfc yi arayalım.
- bende de yok, evde yiyelim bu akşam ya olmaz mı?
+ olur ne yiyelim?
- çorba?
+ yok ya ben acıkmadım, yemiycem bişey.
ps: burdan evarkadaşıma sesleniyorum, çorba bir yemek değildir, ve senin adı ve tarifi bile olmayan çorbalarını yemek istemiyorum.*
tabi böyle bir sorun sadece fakir, geliri kısıtlı öğrenci kesimi için geçerlidir. ben hiç bilkent'te okuyan bir öğrencinin akşama ne yesek diye bir sorunla karşılaştığını görmedim ve duymadım. çünkü o arkadaşlar bizim gibi bileğinin hakkıyla değil baba parasıyla üniversiteye girmişlerdir.
- abi ne yesek
+ valla bilmiyorum ki. ne var dolapta?
(dolap açılır ve bilimum içki çeşitleri bulunur)
- abi valla yiyecek bi şey yok ama içecek çok şey var.
+ deme ya! e içelim o zaman abi
- bana uyar abi *
(bkz: her sebebe içen öğrenci)
cevabı "bugün bir değişiklik yapalım ve makarna yiyelim" olan sorudur. tabi üzerine ketçap veya mayonezle ufak sürprizler yapılıp yemek renklendirilebilir.
bünyeyi rahatlatmak için beynin, öğrenciye oynadığı bir oyundur. öğrenci kendini, dev pastalar, çörekler, sulu yemekler içinde gördüğü bu halüsinasyonlar sayesinde yaşadığı kaotik ortama tahamül edebilmektedir.
eğer gerçek eve bakıp mutfaktan taşmış çöp yığınını, halıda ters yüz olmuş kültablasını, banyoda taşmış tuvaleti ve bitmiş tüpü görse aklını kaçırması işten bile değildir.