memleketin her yerinden iş bağlarlar,
envai çeşit adam binaya girer,
mahallenin dedikodusu bu eve yoğunlaşır, jandarma her an apartmanı boşaltır korkusu yaşanır,
....
gecenin üçünde ''arka bahçeye bakın korkuyoruz '' diye bluetooth mesajı atarlar,
kata çıkarken soba kurdurmak için yol keserler,
bir iki hafta ortadan kaybolurlar şaibeler çoğalır,
ev sahibi ''atalım,çıkaralım'' nidalarıyla kapıyı aşındırır,
tarladan tuttukları adamı eve getirip alem yaparlar,
sabahın köründe motosikletle dolaşıp sokağı inletirler,
....
haftada bir kesilen elektiriği kaçağa bağlama işgüzarlığını geliştirme çabasındadırlar,
geceleri değişik yöresel yemek çalışmalarıyla geçirirler,
6 ayda bir temizlik yapar 2 günde evi batahaneye çevirirler,
kira döneminde eve urağmazlar,arkadaşlarına pansiyoner olarak giderler,
karşı balkondaki komşunun kızını ''juliet'' kendilerini romeo addedip dikize yatarlar,
apartman ahalisinin terlğini,ayakabısını,makara yapmak için araklarlar,
....
düddürü dünya işiyle uğraşan adam sabahın beşinde binaya girer merdivenleri inletir.
düddürü dünyayla metresi yatak kavgasına tutuşup duvarı delerler,uykunun içine sıçmakta üstlerine yoktur.
güneş doğarken erotik sesler korosu apartmanı sallamaya başlar ''ahh uhh fahh fuhh''
parasız pulsuz öğrencilere bedava kulak fantazisi yaşatırlar,
erkek öğrencileri ev sahibine gammazlar,mahalle baskısını ortadan kaldırmak için yağcılık yaparlar.
....
birisi ayık birisi sarhoş iki oğluyla ev sahibi gece gündüz kafa düzer,
kira günü gelmeden evden çıkın blöfü,kira gelince de zam saçmalığıyla bunaltır,
sarhoş oğlu sahilde alem yapar,ayığı apartmanda fedaidir,koca karıysa kiracıları yoklar
sarhoş oğlu sabahları kapının önünü sularken ayıkır,apartman denetimine başlar,
koca karı günün anlam ve önemine binayen çeşitli yemekler götürür erkek öğrencilere,
kız öğrencileri kapıya koyma yeminleri savurur sarhoş oğlu,apartman coşar,
ayık oğlu sinirli havalarıyla apartman otomatiğini patlatır,
....
iki ayda bir yapılan mutfak alışverişinin gereksiz görülmesi üzerine, buzdolabını satılığa çıkarmak, kazanılan para ile ilk iş olarak tekele uğramak, o geceyi zevkü sefa içinde geçirmek, ertesi gün okula gitmeye para bulamamak.
okuldan kız bulunca binbir çeşit şirinlikler yapıp getirmeye çalışmak.
evde salon kavramı var ise, salonun hiç bir zaman düzenli olmaması.
bir türlü boşaltılmayan küllükler, içinde sigara söndürülmüş tabaklar.
etrafa saçılmış, kağıt okey tavla taşları.
afaki rakamlara ulaşan elektrik faturaları.
kız arkadaştan alınına saç tokalarını birleştirip manuel antene ekleyerek yeni kanallar aramak.
biriken kirliler.
mutfak dolaplarını boş içki şişesi mahseni olarak kullanmak.
...
..
.vb.
televizyon antenini söküp çamaşır asacağına çevirmek, televizyon anteni içinde yemek çatalından anten yapmak.
her duvarın not kağıdı olarak kullanılması ve zaman içerisinde duvarların birer tabloya dönüşmesi.
masanın çekmecesini küllük olarak kullanmak.
sayısız kere aynı yağda patates kızartmak, aynı yağa yumurta kırmak.
kavanoz da tutan yosunu traş köpüğü niyetine kullanmak.
aynı yag ile 590 kez patates kizartma sonucu vücudun sair yerlerinde oluşan garip kabarcıklar.
gecenin 2 sinde bir odada saz, bir odada gitar, diğer odada ney çalınması ile oluşan ses mozaiğinin toptan komşulara gitmesi ile gelen şikayet sonucu evi polis basması.
evin salonunda alman kale oynanması sonucu cam, ahize, ayna vb. demirbaşların tarumar edilmesi.
- kaliteli markaları unutmak, ama kıyafette değil. deterjan, çay, salça... bunların hep en ucuzunu almak. ucuzunu alsın ki sinemaya, gezmeye&tozmaya para kalsın.
- kitaplara verilen parayı angarya olarak görmek.
- temizliği zaman kaybı olarak görmek.
- tatillerde aile yanına gidildiğinde bulabildiğin, yenebilecek her şeyi valize atmak.
- en zoru da özğürlüğe alışıp okul bittiğinde aile yanına dönünce afallamak.
nadir olarak aşırı temizlikten bayılana, parası fazla gelene, dengeli beslenene rastlanmıştır.
beklenmeyen bir etki görüldüğünde doktorunuza başvurunuz.
hayatın hep o öğrenci evinden ibaret olduğunu sanmak. sonra damdan düşen kedi gibi olursunuz ama enkazı sizden başka kimse temizleyemez. kendinizi anca toparlar, iş güç sahibi olursunuz. sonra da ulan ne güzeldi dersiniz. ama gerçek şudur ki o günlere dönmek bile istemezsiniz. askerlik gibi işte. bir hayat boyu anı anlatırsınız ama o bir gün bile orada olmak istemezsiniz. etnik mesajı da vereyim tam olsun bu duygu selinin üzerine; herşey tadında değil, zamanında güzel.
(bkz: oldu da bitti masallah)
(bkz: yandi bitti kul oldu)
- ayakkabılığın üzerine kitapları bırakmak,
- artık olan tabakları üst üste koyarak kule inşa etmek,
- içerisinde, futbol topu ile basketbol toğundan tutun da, süpürgesinden, saç kurutma makinası'nınbile içerisinde bulunduğu bir salonda oturmak,
- bilgisayarın başının ilçe çöplüğünü andırması...
yine de, bunlara ve de çeşitlenecek binlerce örneklerine rağmen, bu özelliklerden kopamayacak, ve de gün gelip de mezun olunca, bu günleri arayacak seviyeye gelmek. zira, kim istemez ki, her ne kadar düşük notlar alınsa da, finale bir gece kala, 5 - 10 kişi toplanıp da, ders çalışmak yerine, bilimum ps2 oyunları, counter oynamak, pişpirik çevirmek, gece yarısı sipariş verip de yemek yedikten sonra, kafaları çekip, sızacak raddeye geldikten sonra, akıllı bıdık formundaki arkadaş tarafından toparlanıp, sınava 5 dakika kala kolçaklı sandalyelere kalmak...