bu evdeki öğrencilerin annelerinin memleketten yolladığı bal, kaymak, tereyağı ve bilimum leziz yiyeceklerle de beslenebilir eğer biraz şanslıysa. hatta adı şanslı bile olabilir.
makarna, yumurta, ekmek ve bu tür öğrenci yiyecekleridir. insafa gelip şu çocuklara yemek yapayım da, birşeyler girsin boğazlarına diyebilecek ve asla istediği gibi doyamayacak kedidir. *
öğrenci hele bi karnını doyursun da kedi kusur kalsın. sonuçta elbette yer bir şeyler. olmadı evdeki bilumum böcek türü şeyleri yer. hem temizliğe de yardımcı olmuş olur.*
öğrenci evinin kedisi literatürde yine öğrenci olarak geçer ki bunlar en mezarcı en otlakçı en beleşçi olan karaktersizliktedirler. kediden daha fazla huzur verirler neticede. o ay sonuna doğru sizin evde valideden babanneden ananneden gelen stoklarla dolap doluyken o hizipçi arkadaşlarınız kanki naber diye o ayın son haftası eve sızıp kovsanız da gitmezler. ayrıca hizipçiliğin verdiği bir yeti ile ama olağanüstü o yetiyle kedi gibi size sırnaşırlar, bütün sevgilerini size verirler, yanınza yanaşıp sürtünüp okşanmak isterler, yere sırtüstü uzanıp göbeklerini kaşımanızı bile isterler. git diyemezsiniz, demek isteyip niyetlenip onlara bakacak olsanız, hani nasıl köpekler insan tırsınca kokusunu alır adrenalinin ve üzerine çullanır bi yiğitleşir bunlar da sanki o hadi git artık lan hissinin kokusunu alıp bir sevimli olurlar bir sefvimli olurlar ki bırakın bunu onlara söylemeyi düşündüğünüze bile utanırsınız. lan el kadar mezarcıyı sokağa atam da kurda kuşa yem mi olsun, yazık lan allah rızkını verir gibisinden acırsınız. çünkü onu seviyorsunuzdur artık. o küllük gibi çekyat gibi evin bir parçasıdır artık. ve ki kedi olduklarını unuttuğunuz sizin de dolabınızda yiyinti oranının bittiği yahut azaldığı anda dolabı daha dolu başka bir arkadaşa size kanki ben çok oldum artık sana rahatsızlık verdim daha fazla istesen de kalmam diyerek transfer oluşları sizi bi satışları yok mudur işte tam kedi yav. bu öğrenciliğin ilk senelerinde o kadar çok koyar ki adama, benim duygusal anadolu gencim lan çocuğa bişey mi belli ettim bişey söyledim de alındı mı diye kendini yer bitirir sanır ki kendine yük olduğu için gitmiştir ve günlerce kendinde suç arar. velfekat yıllar geçip insanları ve ki öğrencileri daha iyi tanıdığında ve ki esas nokta kendi cebinde beş para kalmayıp bizzat kendi yani dünün ev sahibi olarak bugün başka bir eve kedi olduğunda olay vücuda gelir, bir titreme bir gülümseme bir ketum gerçekçilik huşuya erer. rivayet odur ki evrim gibi bir döngü bir dönüşüm bir teoridir hayat. ve sürmesini bilmez kimse bu bisikleti, rüzgara yaslanıp salarsın yokuş aşağı düşsen de düşmesen de inersin o yokuşun aşağısına. böyledir zağar..