anne için ne kadar acı verici olsa da aldırması en doğru davranış olacaktır..annelik iç güdülerine kapılıp o da benim yavrum bakarım büyütürüm diyebilir ama annesi ölünce ona kim bakabilir ki? bırakın özürlü bir annesiz çocuğa bakılmasını sağlıklı olanlar annesiz babasız kalınca bakılıyor mu ki? böyle bir dünyaya bile isteye sağlıksız ve daima birine muhtaç birini getirmek doğru mu acaba?
anne ya da anne adayı olmayan insanların ahkam kesmemesi gereken cok ciddi bir durumdur. kimsenin basına gelmesin.
bilgi amaclı olarak;
bunu ancak prenatal tanı belirler kaldı ki ulkemizdeki kadın dogumcuların hemen hemen cogu bu proseduru uygular. bu testlerin belirli bir zaman dilimi olur; bu da kurtaj anlamına gelmez. zaten gebelik haftası itibari ile yapılan ilk test 12. haftaya tekabul eder; yani bu tarih yasal olarak kurtajın yasak oldugu tarihtir. kısaca ortada cocuk aldırma diye bir durum sozkonusu degildir.
doğru olmayan davranıştır. anne ben ölürsem kim bakar diye düşünürmüş. çocuk sağlam olsa anne doğurduktan sonra ölse o zaman o çocuğa kim bakacak? ya da doğdu çocuk ateşli bir hastalık geçirdi zeka meka kalmadı hadi bakalım şimdi ne yapacaksınız? bu iş şu noktaya varır: bugün özürlü diye çocuğunu aldıran, yarın imkan olsa tipsiz diye çocuğunu aldırır.
gelecekte hem çocuğunun yaşayacağı zorlukları hem de ailenin yaşayacağı zorlukları önceden görebilen bir annedir. mantığı duygularından 1 adım daha öndedir. ve bir gün anne hayatta olmadığında çocuğunun tek başına nasıl yaşayabileceğini de önceden düşünmüştür.
bir anlık zevk için hamile kalan veya bırakan insanın kaza sonucu olan çocuğunu aldırmaktan çok daha iyi olan durum. siz kalkın, yarım saatlik zevkiniz yüzünden, düşüncesizliğinizden,korunmamanızdan,anlık zevk almayı istemenizden ötürü olan çocuğu aldırın sonra da "özürlü olan çocuk alınır mı lan insafsızlar" diye ahkam kesin. yok öyle... siz çocuğu düşünüyorsunuz ama ya doğacak çocuğun düşünceleri? dışarda arkadaşları güle oynaya oynarken o hiç koşamayacağını bilecek, özürlü olduğu için hor görülecek, hormonları sebebiyle aşık olmak isteyecek ama özürlü olduğu için reddedilecek, belki hiç bir zaman sevgilisi olmayacak, "aileme yük oluyorum" diye düşünüp her gece ağlayacak,yemeğini kendi yiyememenin,tuvaletini altına yapmanın verdiği utançla aynaya her baktığında doğduğu güne lanet edecek, "allahım al canımı" diye yakaracak,annesine babasına onu doğurdukları için lanet edecek, ömrü hayatı boyunca hep içinde uktelerle büyüyecek belki de... bunları düşünmeden sadece kendi menfaatini düşünen insanların, "günahtır, o da candır" diyerek aslında bir insanın hayatını cehenneme çevirmenin daha günah, insanlıktan çok uzak ve vahşice olduğunu unutmamalıdır.
dipnot: istediğiniz kadar eksileyin umrumda bile değil. ama vicdanınızı dinleyin, kendinizi onların yerine koyduktan sonra ne yapmak istiyorsanız onu yapın.
normal* çocuğunu aldıran anneden pek farkı olmayandır*. otobüste, sokakta, herhangi bir ortamda insanların nasıl bakacağını düşünerek, kendinize, ona verilen canı alma hakkını tanıyorsanız zaten hiç hamile kalmayınız daha iyidir. isteyen gözlerini patlatarak dik dik baksın, isteyen acısın ne olacak? sizden bir parçanın nefes almasından, büyümesinden, sizi sevmesinden, size ihtiyaç duymasından ve en önemlisi sizin onu koşulsuz sevmenizden daha mı mühim? aslolan aşktır efendim.. asla sizin gibi hareket edemeyecek veya düşünemeyecek olan parçanıza duyduğunuz, katıksız, kimsenin bakışıyla ya da lafıyla zerre kadar yıpranmayacak olan aşk..
karmaşık duyguları olan annedir. kendince onlarca haklı sebep ileri sürebileceğine de şüphe yoktur. ancak yine de bir yoruma göre işin kolayına kaçarak en zorunu yapandır. baş etmek, büyütmeye çalışmayı denemek daha iyidir sanki.
çatır çatır çocuk aldırılan bir ülkede - ki hepimizin bildiği gibi kocasının imzası olmadan hiç bir kadın çocuk aldıramaz- cinayet olarak görülen olay. allah allah ya bu kadar sağlıklı çocuğu kimler aldırıyor acaba?
o çocuğa can veren onun 15 dakikalık zevki değil ki canını almaya o karar versin. "çocuklarınız ve mallarınız sizi sınamak içindir." tabi bi yerde inanç meselesi.
kürtajı bir cinayetten farksız görmeme karşın bile bile özürlü bir çocuk dünyaya getirmenin de o çocuğa yapılacak bir işkenceden farksız olduğunu düşünüyorum. özürlü çocuğunu aldırmış anneyi de ''oh iyi ki yaptım'' demiş gibi, hiç bir üzüntü duymadığını düşünüp yargılayanların da bir kere daha düşünmesi gerekir.
Özürlü çocuğunu kimselere emanet edemeyeceğini bildiği için anne olmaktan, bebeğinin kokusundan vazgeçen kadındır.
Özürlü çocuk doğacağı doppler, ultrason ve tahliller sonucunda kesinleşen gebenin durumu kaç ay olursa olsun resmi bir heyet tarafından karar verildiğinde gebelik sonlandırılır. Yasal hiçbir engel yoktur.
dünyada en önemli şeyin evlatlarının sağlığı olduğunu anlamış annedir.
sakıp sabancı ne demişti? 'keşke fakir olsaydım da evlatlarım sağlıklı olsaydı'
eğer benim çocuğum hayatı boyunca acı çekecekse aldırırım! din iman bile durduramaz beni.
o benim çocuğum, benim parçam. ağladığında ağladığım bebeğim. yaşamı odaya kısılmış bir şekilde, insanlara muhtaç yaşayacaksa,
ve susasa bile kalkıp su alamazsa,
onu acıların en başından alırım ve tanrının yanına yollarım. hayat o kadar acımasız ki, onu sadece tanrı korur.
ve yanacaksam da yanarım! çocuğum ağlamasın yeter ki, buna değer.
çok garip bir durumdur . bir yanda dini değerler , düşünceler diğer yanda bir ömür bakmakla yükümlü olacağın bir evlat. sadece anne için değil aldırlmadığı takdirde yaşamaya çalışan , insanlar tarafında hor görülen , acı çeken bir çocuk için de çok zordur . allah böyle bir tercih yapmak zorun bırakmasın ; ama çevremizde , ailemizde gördüğüm özürlü çocukları gördükçe en doğru karar diye düşünüyrum .
evimizde bir özürlü var,babamın üvey kardeşi, üvey halam,
ben kendimi bildim bileli o bizimledir, hatta annemin dediğine göre beni ufakken ayaklarında sallamıştır,
hastalık teşhisi ise orta halli akıl hastası olduğudur,
konuşulanları biraz anlar biraz da konuşabilir,
dünyadan hiçbir beklentisi yok,
babamın diğer 8 öz kardeşi de sakat çıkmış annesinin karnından ve doğduktan hemen sonra ölmüş bu bebekler,
sadece babam sağ kalmış ki o da 9 yaşında bir hastalık geçirdi ve yanlış iğne sonucu beli sakat, boyu bu yüzden 1.50 bile değil,çocuklar duymasındaki çaycı hüseyin kadar boyu ve ilginç olarak babam son 10 senedir çay ocağı işletiyor,
annemin de boynunda yapışıklık var, yani bizimki gibi sağa sola döndüremiyor, kalıtsal bir hastalık zaten annem de babamla o da sakat olduğu için evlenmiş,
ablamda bir sorun yok,
dedem ve babaannem'i hiç görmedim, dedem babamın beli sakatlanınca kahrından ölmüş,ananem de başka biriyle evlenmiş dedemden yaklaşık 20 yıl sonra ölmüş, benim ise belimde hafif eğrilik var doğum sırasında oluşan ve geçmeyen, ara sıra ağrı yapan,
halam ara sıra annem tarafından mıncıklanır ve ben de bağırırım halama, çünkü çok ilgi ve bakım ister, tek düşündüğü kendisidir ve tüm yaşamı saatlerce televizyona bakarak ve yemek yiyerek geçer, eğer onunla ilgilenmezsek yatağını pisletir, tuvaletinin her tarafını boka bular ve bu kokunun temizlenmesi ve kalkması saatler alır.ne kadar ona bunu yapmasının yanlış olduğunu söylersek de işe yaramaz, ne dövmek ne de tatlı söz işe yarar yaptığı bu ilgi çekme davranışlarında. kimi zaman kendi kendine konuşur ve ''geldi'' der çoğunlukla, kapı çaldığı zaman ''kapı kapı çalıyor'' der bozuk türkçeyle ,doğduğumdan beri bu üç sakat insanla yaşıyorum.
bilhassa tam sakat diyebileceğim halamın yaşamı bu: tv, yemek, tuvalet, kapı zili,ilgi çekme davraışları. kimi zaman da orasını burasını mıncıklayarak cezalandırılır annemce ,bağırılır ona ,biz de insanız bazen kontrolümüzü kaybederiz.
darwin'in doğal seleksiyonu umurumda değil, allah'ın olup olmadığı konusu da beni ilgilendirmiyor ,çünkü ben anası babası sakat bir insanın çocuğuyum ve allah'ın adeletini,çektiklerimi göz önüne aldığımda çok defa eleştiriyorum, ki sırf babamın ölme ihtimali yüzünden anadolu lisesi'ne değil de meslek lisesine gidip hayatımı kararttım ve hala hayatım berbat,bu koşullar altında bile bana hala her şey düzelecek diyen insanın samimiyetinden şüphe duyarım.
şimdi olaya dinsel yönden bakarsak halamı baktığımızdan ötürü cennete gideceğiz. ama onun çektiklerini de senelerdir görüyorum.hiç arkadaşı olmadı, okula bir kere gitti bir daha gidemedi, sevgiyi tadamadı, kimsesizlikle büyüdü sayılır; doğmayı o istemedi, ama yaşamak için çabalıyor, ister bilinçli ister bilinçsiz olsun.
anne'nin çocuğuna bakacak durumu bile olsa onu doğurması hem çocuğa hem de anneye zararlı olabilecektir. zira baktıkça o sakat çocuğa kahrolacaktır, ne mürüvetini ne de torunlarını görecektir, yalnızca onunla ilgilenecektir ve anne ölünce kimse onun gibi çocuğa istediği gibi bakmayacaktır.
bilip bilmeden doğrudan anne yanlış ya da doğru yapıyor demiş yazarlar. ben de herhalde bu işin içinde çok bulunmuş olarak bir şeyler yazabilirim. eğer anne çocuğundan çok yaşayacağına ve çocuğunun acı çekişine dayanacaksa, aldırmasın onu, zira aldırmazsa cennete gidecektir ama aldırırsa da içinde bir çelişki yaşacaktır.
eğer ben anne olsaydım çocuğum için en iyisi isterdim, kendim doğururdum, zira onun karnında oluşması anne ve babanın suçudur, çocuğun sakat doğmasını istemezler ama yaptıklarından her türlü kendileri sorumludur. her birleşmede belli bir çocuk doğma riski vardır ve bu çocuğun sakat doğmayacağını ya karında birden sakatlanmayacağını nasıl bilebilir insan?burada vicdan devreye girer, yazımda bazı çelişkiler ve konudan sapmalar var ama şu noktaya gelindiğinde söylemek istediğim o sakat çocuktan annenin sorumlu olduğudur ve bu sorumluluktan kaçmaması gerektiğidir.zira herkes çocuğunun sağlıklı olmasınu ister ama bu sakat çıktı yenisini yapalım bu da sakat çıktı bir daha deneyelim yenisini zihniyeti ise o annenin iyi bir anne olduğunu değil acımasız ve düşüncesiz olduğunu gösterir.
çocuk yapmanın amacı sadeece üremek değildir, insanın kendinden bir şeyler aktaracağı en yakın şeydir çocuk. sakat bir çocuğa da bir şeyler öğretebilir insan. dünya güzel zira, insan dünyaya bir daha gelir siz kendinizi nasıl öldüremiyorsanız o sakat bile olsa nasıl onun yerine seçim yapabilirsiniz?