Artık sadece yazmak istiyorum. Ne kimseyle konuşmak, nede bir ses duymak! Sadece yazmak istiyorum. Anladım ki yazarken aslında kendimle konuşuyorum, yada kendi kendime öğretmen oluyorum.
Şu bir gerçek ki, bir suçlu varsa eğer, tek suçlu kalbimdir. hala nedensiz çalışmakta. Bunu cidden hissediyorum.
yine onsuzluğu çektim bir nefes gibi içime! her çekişte ciğerlerim çürümekte. yokluğu sessizliğe terkedilmiş bir sokak gibi hissettiriyor kendini.
bu aralar tıpkı makinisti kör olan bir tren gibiyim. sadece gidiyorum, nere gittiğimi bilmeden, nerede duracağımı bilmeden yolcu almamaya karar verdim artık.
güneşi olmayan bir gece gibi, bitsem ne bitmesem ne diyorum sabah olsada dünyam, güneş yerine kara bulutlar çıkıyor. çaresizliği anlıyorum o anda. tıpkı yeni doğmuş bir serçenin uçmaya çalışdığı gibi, bende hayata tutunmaya çalışıyorum, ama nafile düşüyorum her yeni tutunuşta.
eski sandığa atılmış bir kitabın okunmayı beklemesi gibi, bende aydınlığa çıkmayı bekliyorum. aynalar sırtını dönmüş göstermiyor artık bana yüzümü. sanki, sudan çıkmış bir balığın nefese almaya ihtiyacı varmış gibi çaresizce benimde aydınlığa ihtiyacım var. hayat, çırpınsam merhamet eder misin? o kadar acımasızsın ki sanırım bir kısacık nefesi bile vermezsin.
şimdi ölmüş biri gibiyim, kesin amk sun-i teneffüsleri. hayat vermeye çalışmayın, morgda yatan bir hastaya kalp masajı yapar gibi. uzak durun benden, ipini koparmasına an kalmış saldırgan hayvan gibi, bataklıkta açan bir çiçek olsam dahi, su vermek için girmeyin bölgeme, batarsınız artık sizde benimle.
yıldızlara bakar gibi bakıyorum mutluluğa. o kadar parlak, o kadar ışıltılı ki, çok uzak! elimi uzatsam sanki tutacağım bu sefer, ama boş hayalleri insanı etmiyor mu derbeder?
nasır tutmuş yüreğim, çürümüş bir duygu ordusu ile özgür bırakmışım dilimi, kırabiliyorum bazen herkesi.
kelimeler bazen matem tutuyor sanki. cümleler rüzgara savrulan bir yaprak gibi dağılıyor, bir türlü toparlayıp, gerçek olanı anlatamıyorum kimseye. belki anlatmamak, anlatmanın yanında büyüyor bir dev gibi.
tükeniyorum, bir gece gibi. işığı olmayan araba gibi çok hızlı gidiyorum! önüme kim çıkarsa çıksın, istemesemde ezip geçiyorum. sona varmam yakın sanki, duramıyorum durdurulamıyorum, freni patlamış bir tır gibi.
sırt çantama ağır demirler yüklemişler gibi yoruldum artık bu hayat denen yolda yürümekten, düştüğümde yardım edenlerde düşüyor acılarımın ağırlığından
bir çare olmalı bu hastalıklı ruh için. tedavisi olmalı bu kanserli duyguların çaresizlik içinde yok oluyor hislerim, tıpkı sulanmayı bekleyen bir gül gibi
öznesiz kalmışsa eğer kadersiz yüklemem, bende binmiyorum o zaman bu iki yüzlü umut gemisine, bu fırtınalı havada.
olmasada derdimin çaresi, karanlık içinde kör olsada gözlerim, tek başına giderim, nasıl ki tek başıma doğdum, tek başımada ölebilirim.
Öldürdüler lan kelimelerimi. Ağzıma sıçtılar ondan pis konuşuyorum belki. hiç kimseden merhamet beklemiyorum, ama nolursun be hayat, artık biraz merhamet et. Etten kemikten bir insanım, sadece biraz merhamet. biraz merhamet.