gittiğinde açtığın yaraları bigün kabuk bağlar da seni unuttururlar diye sarıp iyileştiremiyorum bile..seni her özlediğimde alkolle yıkıyorum ruhumu ve yaralarımı. aynalardan kaçıyorum sensizliğimi yüzüme vuracaklar korkusuyla. her gece senli ütoyalar kuruyorum ve sen ordularınla ülkemi talan edip çekip gidiyorsun arkana bile bakmadan herzaman ki asi duruşunla.fazla söze gerek yok sen yoksun ve ben kokunu odama getiren en küçük hava akımını bile özlüyorum.
seninle olduğum her anı özlüyorum, ağladığım, güldüğüm, ucuz bir otel odasında geçirdiğimiz birbirimize anlattığımız fıkralarlar, anılarla, hatıralarla, kıskanılacak ama kıskanmadığımız ilk aşk maceralarımızla olan o anları özlüyorum... ya da dışarda geçirdiğimiz buz gibi havada kahkalarımızın bizi ısıtmasını özlüyorum, her an yanımda oluşunu olmayışlarında mesajlarında ki beni aradığında ki sesinin sevgi tonunu... sana, bize dair herşeyi özlüyorum, insanların bizi sormasını, ikimizin "biz" oluşunu özlüyorum, şimdi geriye kalan tek beden, tek kalp direniyorum her an gibi... hoşçakal sözcüğü dökülüyor dilimden oysa bensiz hoşça kalmanı istemeyişim gibi...
durup dururken eski sevgilinin sap kalınca bütün eski çıktıklarına gönderdiği mesajdır. eski sevgililer çoktan yenilerini bulduğundan cevap genelde hasstr olur *
nefes almaya tahammülüm yok, pencereden bakmaya da...menekşelere su vermekse hiç gelmiyor içimden, hiçbir sözcüğün telaffuzu adın kadar güzel değil, en sevdiğim şarkının sözlerinde boğuluyorum. geceyi sevmiyorum, ne kadar karanlık o kadar uzak...gerçi sabahlarımın da bir anlamı yok hani... taze ekmek kokusu, yeni pişirilmiş reçel...hiçbiri soframda senin kadar yer tutmuyor! haber bültenleri seni benden daha da mı uzaklaştırıyor ne? onları da izlemiyorum, kitaplarıma küsüm, içinde seni anlatan tek satır bile olmayan kitaplarıma; oysa seni anlatmak bir başkaldırıdır kurgulanmış tüm aşklara ! köhnemiş balıkçı teknelerine gidiyorum, sevdiğin yosun kokusunu içime çekip bekliyorum; gelmiyorsun. rüzgar saçlıydım ya rüzgara direniyorum gelişini ilk ben göreyim diye. yoksun işte, kendimi kandırdığımı biliyorum...hiç tanımadığım insanların yüzüne çiziyorum yalnızlığımı,yalnızlığımsa aşina dost yüzleri çiziyor bıraktığın boşluğa... gidişin, son cümlesi eksik bir paragraf oldu hikayeme, özlüyorum seni ...
özlüyorum seni...artık sana dokunamayacığımı bildiğim için belkide.
bedenini benden alıp gittin; peki ya ruhumdaki seni özlemle sarmalamama nasıl engel olacaksın?
...''Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun?
Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak gülmek. Ve buradayken bile seni çılgınca özlemek ''...**
Yavas yavas batıyor gunes,gızlenıyor dağların arkasına hayattakı bırcok sey gıbı...ve batıyor sonunda.gozumu her actıgımda onu arıyorum;ama ne bır goz kırpıyor uzaklardan bana ne de ısıtıyor benı delıce.
beklıyorum..gunler,aylar galıba yıllar oldu artık.oyle derınkı bıraktıkların hala bılemıyorum ne vakıt gıttigını.dun gıbı her sey...ama yoksun artık,yoksun..gıden koca bor gunes yuregımden;senın cızdıgın koca bır yurek.terkeden sendın bu kez.dur dıyemedım.haykırmak ıstedım gıtme kal dıye, yuregıme ve gozlerıme son kez dokundgunda.
hıc gıtmemıştın kı benden bu son vedan olsun.hala hatırlıyorum elvada degısını ve hala hatırlıyorum bana ılk kez senı sevıyorum derkenkı sesındekı o tıtreklıgı ve masumlugu..gozlerıne bakamadım son kez,bakıpta o sonsuz yolda kaybolmak ıstemedım...kactım.keske bakabılseydm.kaybolsaydım da bulamasaydm yolumu.senın gıbı cesaretlı olabılseydm,korkmasaydm.sen elvada derken ben ıcındekı o sonsuz ve saklı sevgıyı yuzune vurabılseydm bu kez.ıste sımdı ozlemek nedır bılmezdım.ama yoksun yanımda ve olmayacaksın da.
Özlüyorum senı.