veda edip hayatımızdan çıkanlar...
arkasından ağladıklarımız...
çocukken yaşadığımız saf dostluklar...
bazen anne kokusu, bazen babanın sert bir bakışı...
yani vakt-i zamanında elimizdeyken kıymetini bilmeyip yitirdiğimizde değerinin büyüklüğünü anladığımız değerlerdir özlenenler.
veda etmeyip hayatımızdan çıkanlar.
en yakın dostlar, içilen çaylar, hoş sohbetler, bitmeyen geceler, durmayan gülüşler, hep beklenilen heycanlar, usanılmayan yüzler ve O.
gitmeleriyle bıraktıkları boşlukları doldurulamayanlardır. bazen de insanın varlığını bile unuttuğu duyguları hatırlamasıdır birden bire.
ya da öncesi ve sonrası kavramlarıdır... her zaman sevgili, anne, arkadaş olmaz bu özlenenler.
günlerdir vitrinde gördüğünüz o kazağı alır giyersiniz mesela, ama asla küçükken bayram için alınmış kıyafetleri giydiğinizdeki * heyecanı yaşatmaz.
ya da doya doya öpüşüyorsunuzdur, sevişiyorsunuzdur. çok da haz alıyorsunuzdur hatta. ama ilk defa birinin elini tuttuğunuzda seneler önce, nasıl da kızarır insan, nasıl da utanır. ne kadar deli bir heyecandır, mutluluktur. orgazm olmanızı da sağlamaz ama 2 kişilik yatağın getirdiği mutluluktan bir adım önde ve özeldir çoğu zaman.
gerek eskiye olsun gerek şimdiki yaşadıgımız hayatımızda bir kaç ay öncesi olsun insan bazı insanlarla eş,dost,sevgili ,aile arasında mekik dokur durur.hepsi bir yana çogu zaman özlenen kişinin bu çevre etrafındaki kendi ruh halidir.bu yüzden bu duyguya gereksinim duyulur.özlenen olmak iyidir fakat herzaman için özlemek iyi degildir.çünkü insanı ne geriye ne ileriye götürür bu duygu.