bunu dediğim an onu kocaman acılara iteceğimi bildiğimden hep susmak zorunda kalmamdır.
halbuki o istemez mi dönmeyi, elinde midir sanki?
gurbet ellerde bir başına benim sevgilim...
ekmek parası uğruna...
sevgilim doysun, evladım doysun, evladım okusun diye...
ben ona nasıl dön derim?
aynı terk edilme cevaplarını alacağını düşündüğün için diyemezsin. belki bir umutla gerçekten seviyorsa ikinci şans alınır ve ilişkini onarmaya kalkarsın. ya aynı cevapları alırsan hayatında artık sana yer yoksa?
daha önce demişsinizdir belki yüzünüz kızararak, gözleriniz yanarak, hıçkırıklara boğularak. fakat o sizin ne halde olduğunuzdan habersiz anlaşamıyorduk, sıkılmıştım gibi sözler sarfetmiştir. sizde peki diyerek hıçkırıklarınıza devam etmişsinizdir.
aradan zaman geçer. onsuz olamadığınızın farkına varırsınız. fakat işte çıkıpta dön diyemezsiniz. alacağınız cevap yine aynı olacaktır çünkü bilirsiniz. bir kez daha kıracaktır sizi farkındasınızdır. işte bu yüzden dön diyemezsiniz.
Gece tüm karanlığını göstermeye başlamıştı yine... Ortalığı kaplayan o özlem kokulu umutlar bir bir boğuluyordu gecenin karanlığında. Uyumak için yatağa girip gözlerini kapayınca, o aklına kazınmış bir çift gözün hayali sarıyordu tüm bedenini... Aldığı her nefeste onun kokusunu duyuyor, içtiği suyun tadında bile onun dudaklarını buluyordu. Vazgeçti uyumaktan; Kalktı yatağından. Havanın olanca soğuğuna aldırmadan çıkmıştı dışarı... Gece sessizdi! gecenin sessizliği o an en hüzünlü melodi gibiydi kulaklarında. Bu hüzünlü melodiyi bozmak istercesine onun sesini aradı kulakları, gece soğuktu üşümüştü elleri; ısınmak istercesine onun ellerini aradı elleri... oturdu bir kaldırım kenarına; vazgeçti yaşamaktan... sonra onu yaşama bağlayacak bir umutmuşçasına onu aradı tüm bedeni ve zihni! Neydi bu yaşadığı? bu soruyu sordu kendine... defalarca... dün gece, önceki gece, daha önceki gece... yine bunları yaşadığını fark etti. Ve git gide daha derin, daha koyu, daha yoğun bir hal adlı yaşadıkları. Bir hastalık gibiydi, günden güne büyüyen... Sonra dudaklarından o kelime dökülüverdi! Özledim! dedi ve ağlamaya başladı. Gecenin sessizliği bozulmuş, ağlamanın ve hıçkırıkların oluşturduğu o haykırışın içinde kaybolmuştu o hüzünlü melodi. Duvarları yumrukladığı elleri artık üşümüyordu ve içtiği sigaranın tadı kaplamıştı dudaklarını... onun tadını aramıyordu artık. O an anladı ki çektiği sonsuz acılar bastırmıştı özlemini! Vazgeçti aramaktan eski sevgilisini... vazgeçti ona dudaklarından dökülen kelimeyi söylemekten... seni özledim demekten... Vazgeçti ve Dön diyemedi özlediği sevgiliye! Yürüdü; sabaha doğru, güneşe doğru... her adımında yeni umutlar sardı ruhunu, her adımda biraz daha unuttu onu... oysa farkında değildi; aşk dediği, özledim dediği şeyin ruhun ta kendisi oluğununun, bir zamanlar ona adadığı ruhun ta kendisi olduğunun...
önceki deli dolu hallerini hatırla.onun için herşeyi yapabileceğin anları,ayaklarının yerden kesildiği hani öl desen ölürüm dediğin günleri.. bitmeyecek sandığın o günlerde onun için ne yapsan az gelirdi. ne değişti? o gitti ve tüm tezlerini çürüttü. bitmeyeceğini sanardın bitti öleceğini sanırdın ölmedin. işte budur dön diyememe sebebin. kendi askına olan inancının bitmesi ve bu azalmışlıkla onun karşına cıkamaya cesaretinin olmayışındandır dön diyememen. çünkü bilirsin eskisi gibi olsaydın düşünmezdin verilecek cevabı, bir köşeye atardın gururu ve yine derdin ki olmaz aşkın hesabı kitabı..
hicran doldu yüreğime, dön diyemedim.
kaç dakika oldu sen gideli, kaç gün, kaç ay, kaç yıl oldu,
sen bilmezsin.
ben bilirim her anını, senden kalan ben, alıp götürdüğün,
geride bıraktığın insan tortusu bilir, hiç olmazsa hisseder acını yüreğinde.
sen bilmezsin ki, senle giden parçamı.
sen bilmezsin ki, senin kokunu.
neden bu kadar çok sevdin beni? neden sevdin ki beni!
başka bir yöne bakamaz mıydın, sonbahar bulutlarının asi olduğu o akşam üstü?
biz bakışırken, onların kıskançlıkları hala hatrımda.
görmezlikten gelemez miydin sanki beni?
öfkelendirdik belki de göktekini!
bir baktın ki bana, benden aldın beni, sende buldum birden kendimi.
öyle bir geldin ki, ne ben kaldım, ne sen.
biz dedik, biz olacağız bundan sonra.
ah ne düşüncesizlik..
sana baktığımda vardı hayallerim, umutlarım, gündüzlerim.
gecelerim seninle güzeldi, herşeyim, herşeyim oldun be sen benim!
dön diyemedim bir kez olsun sana, sen diyemezsin ki zaten bana!
bu kadar mı gaddardın be can, bu kadar mı umursamaz,
hiç mi düşünmedin aklımı başımdan alırken, bırakıp gidebileceğini?
üşümüştüm geldiğinde, tuttun elimden, ısıttın beni sıcaklığınla,
"hiç ayrılmayacağız" dedin, kandırdın beni,
şimdi sevgim biraz da öfkeye meyilli.
özledim be can, canan, sen gittin gideli.
geceleri daha bir acı içersinde üşüyorum,
sesin kulaklarımı terk edeli çok oldu,
kokunu duymayalı öyle çok zaman geçti ki,
zaten fotoğraflarına bakamıyorum artık.
hazırlıksız yakalmıştın beni,
gidişin de öyle oldu, birden bire!
ah be can, bekleseydin de beraber ölseydik,
sen gittin gideli, her gece ölümü yaşatmasaydın bana,
bilirsin, sensiz uyuyamazdım ben.