özlemişsindir.. konuşuyorsundur arkadaş gibi ama bilirsinki o seni istemez... dön demek istersinn ama diyemezsin.. onca zamandan sonra sıkıca sarılmak vardı dersin... ama o dil konuşamaz bir türlü..
dön demeye yüzü olmamaktır. tilki kürkçü dükkanı olayıdır. tükürdüğünü yalamak istemeyen kişi tipidir. böyle allayıp pullamaya ne gerek var. "özleye özleye verem ol." denilmesi gereken kişidir, bu dön diyemeyen sevda kişisi.
(bkz: ya sev ya öl)
özlenen sevgili akıldan, yürekten, ruhtan çıkarılıp atılamayan sevgilidir.. aşkından çıldırırcasına özlersin onu.. ayrıldıktan sonra yırttığın ama bir süre sonra bütün parçalarını bantla birleştirdiğin resme dalıp gidersin kimi zaman.. onunla yürüdüğün caddelerde dolaşırken gözlerin bütün yüzlerde onun yüzünü arar, ondan bi iz arar gözlerin.. bulamadığında da ordan dönerken deli gibi sağanaklara teslim edersin gözlerini onsuzluğun acısı bir kez daha çökmüştür içine.. onsuz yaşadığın kaçıncı gündür bu ve onun umrunda mıdır bilinmez.. ama senin hep umrundadır.. kimi zaman kahkahaların o büyülü şenliğine teslim edersin dudaklarını ama birden onun gülüşü gelir gözlerinin önüne birlikte gülüşmeleriniz böyle gülerken sana söylediği tüm o sözler ve bir de bükülür dudağınız.. bazen de durup dururken içinizi bi acı kaplar.. işte en çok o zamanlar dayanılmaz olur o acı.. yalnızsındır çünkü kimse yoktur yanında acı kaplamıştır bütün benliğini.. gözyaşların durmaz.. yüreğin bi kelebeğin kanatlarını çırpıştırmasıyla eş değerde atar yine.. ne kadar uzun zaman olmuştur o gideli.. bir gün bile bir asır gibi gelmiştir zaten.. onca asırları tüketen bu beden, bu yürek şimdi bir güne bile tahammül edemez duruma gelmiştir.. artık herşey de onu aramaya başlarsın ya hani.. her kalp atışında onu anarsın ya hani.. ama bir türlü çıkıp karşısına bu yürek seni deli gibi özledi diyemezsin ya.. cesaret eder yürek ama aşkın da bütün gururunu ayaklar altına alıverir ama çıkıp söylemezsin bunu ona.. gitmiştir.. şimdi yeni umutları vardır.. şimdi yanında, yatağında bir başka kadın vardır.. özlemlerden bahsetmek neyi değiştirir ki.. ya da dön artık demek onu geri getirse bile o artık sizin sevdiğiniz kişi midir, aynı kalabilmiş midir, zaman onu hiç mi değiştirmemiştir ?
biliyorum sevgili dön desem de sana ve hatta bana dönsen de sen ola ki biz birlikte olsak yine bilmediğin bir şey var sevgili ben seni affetsem de ne aşk ne de beni bırakıp gittiğinde sığındığım yüce yaradan seni affetmeyecek..
hani canıma tak etti dön artık demek istiyorum sevgimin büyüklüğünden.. herşeye rağmen sevdim ben.. ama söylemeyeceğim sevgili hiç boşuna bekleme artık..
eski hataları yapmayacağını bilirsin... onu artık daha iyi tanımış ve daha çok seviyorsundur... herşeyin güzel olacağına kendi adına emin olsan bile söylemeye zorlandığın kelimedir. o üç harfli kelime içinde haykırış olur. suskunluğunun haykırışı olur. sonucu belli olmayan isteğini belirtememe durumudur. (bkz: dön bebeğim)
konuşuyorsunuzdur belki hala ama muhabbet ne zaman eski günlere gelse o hafif bi gülümseme ile konuyu fazla deşmez.Sen daha çok sevmişsindir onu onun seni sevdiğinden, herzaman aranızdaki ilkler de senin payın daha büyük olmuştur.Ama bunların hepsi geçmişte kalmıştır. O senin hala onu sevdiğini bilerek suratına bakar ben senin için takıntı oldum* der ne kadar aksini söylesende takıntı değil sevgi desende artık onun için tamamen bitmişsindir.Onu geri getiremeyeceğini geri dönsede eskisi gibi sevemeyeceğine kendini inandırdığın için gururunu hiçe sayıp dön artık diyemezsin.
Sevgili özleniliyordur ama o özlüyormudur muamma. Uyumak için fırsat kolluyorum her imkanda, niye mi? çünkü seni görebildiğim tek yer orası artık. hep derdim ya sana rüya gibisin diye. bak aklımdan geçen başıma geldi. şimdi son bir kez diyorum 'dön desem dönermisin?'.
demek aslında, ama desende duyamaması.. çünkü artık bu varolan yaşamda hüküm sürmemesi, diyememek çünkü duyamaması, duysada dönememesi.. dönsede görememek. olasılıksız'ı istemek.
hayatta ki bazen en büyül pişmanlıkdır fakat dön dense gelecek cevap içimizdeki umudu tamamen yitirir aslında cevabından korktuğumuzdan ve bir nebze bile olsa umudu kaybetmemek adına söylenmez.
insanı can evinden vuran derin duygulardan birisidir. Ancak bunu aştığınız zaman büyüdüğünüzün daha bir farkına varırsınız, elbette sevme duyusunu kaybetmiş biri olarak...
hayatın acımasız bir gerçeği olarak karşımıza dikilir bazı şeyler.. işte bu da onlardan birisi olur böyle zamanlarda.. hemen hemen herkes bir kere yaşamıştır bunu.. kimi 10 yıl önce kimisi de dün.. çaresizliğin tüm dünyayı esir aldığını düşünürsünüz.. ama malesef yapacak bir şey yoktur.. yıkımlarınıza bir çentik daha atarak yolunuza devam etmeekten başka bir şansınız da yok.. hayat işte böyle zorlukları yıllar sonra basite indirgenmiş bir şekilde tekrar yaşatabiliyor.. ama o zaman sadece ufak tebessümlerle geçiştiriyorsunuz işte buna da yaşamak deniyor.. ya seve seve ya da...
hicran doldu yüreğime, dön diyemedim.
kaç dakika oldu sen gideli, kaç gün, kaç ay, kaç yıl oldu,
sen bilmezsin.
ben bilirim her anını, senden kalan ben, alıp götürdüğün,
geride bıraktığın insan tortusu bilir, hiç olmazsa hisseder acını yüreğinde.
sen bilmezsin ki, senle giden parçamı.
sen bilmezsin ki, senin kokunu.
neden bu kadar çok sevdin beni? neden sevdin ki beni!
başka bir yöne bakamaz mıydın, sonbahar bulutlarının asi olduğu o akşam üstü?
biz bakışırken, onların kıskançlıkları hala hatrımda.
görmezlikten gelemez miydin sanki beni?
öfkelendirdik belki de göktekini!
bir baktın ki bana, benden aldın beni, sende buldum birden kendimi.
öyle bir geldin ki, ne ben kaldım, ne sen.
biz dedik, biz olacağız bundan sonra.
ah ne düşüncesizlik..
sana baktığımda vardı hayallerim, umutlarım, gündüzlerim.
gecelerim seninle güzeldi, herşeyim, herşeyim oldun be sen benim!
dön diyemedim bir kez olsun sana, sen diyemezsin ki zaten bana!
bu kadar mı gaddardın be can, bu kadar mı umursamaz,
hiç mi düşünmedin aklımı başımdan alırken, bırakıp gidebileceğini?
üşümüştüm geldiğinde, tuttun elimden, ısıttın beni sıcaklığınla,
"hiç ayrılmayacağız" dedin, kandırdın beni,
şimdi sevgim biraz da öfkeye meyilli.
özledim be can, canan, sen gittin gideli.
geceleri daha bir acı içersinde üşüyorum,
sesin kulaklarımı terk edeli çok oldu,
kokunu duymayalı öyle çok zaman geçti ki,
zaten fotoğraflarına bakamıyorum artık.
hazırlıksız yakalmıştın beni,
gidişin de öyle oldu, birden bire!
ah be can, bekleseydin de beraber ölseydik,
sen gittin gideli, her gece ölümü yaşatmasaydın bana,
bilirsin, sensiz uyuyamazdım ben.
önceki deli dolu hallerini hatırla.onun için herşeyi yapabileceğin anları,ayaklarının yerden kesildiği hani öl desen ölürüm dediğin günleri.. bitmeyecek sandığın o günlerde onun için ne yapsan az gelirdi. ne değişti? o gitti ve tüm tezlerini çürüttü. bitmeyeceğini sanardın bitti öleceğini sanırdın ölmedin. işte budur dön diyememe sebebin. kendi askına olan inancının bitmesi ve bu azalmışlıkla onun karşına cıkamaya cesaretinin olmayışındandır dön diyememen. çünkü bilirsin eskisi gibi olsaydın düşünmezdin verilecek cevabı, bir köşeye atardın gururu ve yine derdin ki olmaz aşkın hesabı kitabı..
Gece tüm karanlığını göstermeye başlamıştı yine... Ortalığı kaplayan o özlem kokulu umutlar bir bir boğuluyordu gecenin karanlığında. Uyumak için yatağa girip gözlerini kapayınca, o aklına kazınmış bir çift gözün hayali sarıyordu tüm bedenini... Aldığı her nefeste onun kokusunu duyuyor, içtiği suyun tadında bile onun dudaklarını buluyordu. Vazgeçti uyumaktan; Kalktı yatağından. Havanın olanca soğuğuna aldırmadan çıkmıştı dışarı... Gece sessizdi! gecenin sessizliği o an en hüzünlü melodi gibiydi kulaklarında. Bu hüzünlü melodiyi bozmak istercesine onun sesini aradı kulakları, gece soğuktu üşümüştü elleri; ısınmak istercesine onun ellerini aradı elleri... oturdu bir kaldırım kenarına; vazgeçti yaşamaktan... sonra onu yaşama bağlayacak bir umutmuşçasına onu aradı tüm bedeni ve zihni! Neydi bu yaşadığı? bu soruyu sordu kendine... defalarca... dün gece, önceki gece, daha önceki gece... yine bunları yaşadığını fark etti. Ve git gide daha derin, daha koyu, daha yoğun bir hal adlı yaşadıkları. Bir hastalık gibiydi, günden güne büyüyen... Sonra dudaklarından o kelime dökülüverdi! Özledim! dedi ve ağlamaya başladı. Gecenin sessizliği bozulmuş, ağlamanın ve hıçkırıkların oluşturduğu o haykırışın içinde kaybolmuştu o hüzünlü melodi. Duvarları yumrukladığı elleri artık üşümüyordu ve içtiği sigaranın tadı kaplamıştı dudaklarını... onun tadını aramıyordu artık. O an anladı ki çektiği sonsuz acılar bastırmıştı özlemini! Vazgeçti aramaktan eski sevgilisini... vazgeçti ona dudaklarından dökülen kelimeyi söylemekten... seni özledim demekten... Vazgeçti ve Dön diyemedi özlediği sevgiliye! Yürüdü; sabaha doğru, güneşe doğru... her adımında yeni umutlar sardı ruhunu, her adımda biraz daha unuttu onu... oysa farkında değildi; aşk dediği, özledim dediği şeyin ruhun ta kendisi oluğununun, bir zamanlar ona adadığı ruhun ta kendisi olduğunun...
daha önce demişsinizdir belki yüzünüz kızararak, gözleriniz yanarak, hıçkırıklara boğularak. fakat o sizin ne halde olduğunuzdan habersiz anlaşamıyorduk, sıkılmıştım gibi sözler sarfetmiştir. sizde peki diyerek hıçkırıklarınıza devam etmişsinizdir.
aradan zaman geçer. onsuz olamadığınızın farkına varırsınız. fakat işte çıkıpta dön diyemezsiniz. alacağınız cevap yine aynı olacaktır çünkü bilirsiniz. bir kez daha kıracaktır sizi farkındasınızdır. işte bu yüzden dön diyemezsiniz.