sabah annem, oğlum kalk hadi işe geç kalacaksın kahvaltı hazır derdi. şimdi kendim kalkıyorum ve kahvaltımı kendim hazırlıyorum hayata ana avrat söve söve. çünkü artık annem yok benim.
çocukluk. Sokakta tek kale maç yapmak, Gönlünce oyun oynamak, topaç çevirmek, uzun yaz tatillerinin tadını çıkarmak, bayramlarda el öpüp harçlık toplamak, saatlerce çizgi film izlemek, çorap alınınca sevinmek, uçurtma uçurmak, sorumluluktan uzak rahat bir yaşam sürmek, dahası da var elbette.
ilkokul yılları ve okula sabahın körü yemek çantalarımızla akın ediyoruz... Sıraya girdik ve herkes büyük bir disiplinle saygı duruşu pozisyonunda. Ve bir anda yükselen o güzel andımız:
türküm, doğruyum, çalışkanım,
ilkem; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
ülküm; yükselmek, ileri gitmektir.
ey büyük atatürk!
açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.
varlığım türk varlığına armağan olsun.
ne mutlu türküm diyene!
O günler çocuğuz tabi bunun ne kadar değerli olduğunu anlayamamıştık. Ama bu anları yaşadığım için hala içimde bir gurur var. Özledim, umarım bu sahneyi okullarda görürüm ve o güzel günlerimi hatırlarım.