--spoiler--
hayat bizi zamanla, açık büfe kahvaltı veren mekanlarda, tabağını tepeleme dolduran fakat yediği hiçbir şeyden zevk almayan yaratıklara çevirdi, oysa ki eskiden öğrenci evinde yapılan sahanda yumurtanın yağına banmak için elinde ekmek ile bekleyen ve o aldığı bir yudumdan inanılmaz keyif alan insanlardık.
sevgilinin sesinin değerini unuttuk artık duya duya,
o an ne yaptığını hayal etmenin keyfini kaybettik,
haber beklemenin heyecanı artık çok uzak,
özlemek ise sadece tensel.
[ sözlük'te bulunan "gelmeyen pazartesi" kitabına ait yazılar, ek yazılar ile birlikte kitap olarak basıldı. bu nedenle yazıların buradan yayınını durdurmak durumundayım. anlayış göstereceğinizi umuyor, ilginiz için teşekkür ediyorum. eksper mental ]
''öyle çok özledim ki,burnumun direği sızlıyor'' dedi geçen gün msn üzerinden görüntülü konuşma yaptığım ingiltere'de yaşayan kuzenim. nedense teknoloji sayesinde neredeyse her akşam birbirimizi görerek yaptığımız konuşmalardan birinin ortasında kurduğu bu cümle oldukça ironik gelmişti bana. sürekli iletişim halinde olduğumuz halde nasıl bu kadar özleyebilmişti ki beni? samimiyetsizliğinden dolayı kızdım kuzenime, sonra da ya doğru söylüyorsa diye düşünerek onu özlemediğim için kendime. sahi, birini özlemeyeli ne kadar uzun zaman olmuştu. iletişim seviyesi arttıkça özlemek tarih oluyordu anlaşılan. oysa, sadece sesini duymak ve bir bilgisayar ekranından yüzünü görmek yeter miydi sevdiğimiz insanlara duyduğumuz özlemi gidermeye? nerede kaldı dokunmak ve hissettmek? anlaşılan özlem duygusunu besleyen şey merak ve heyecandı. şimdi ne sevgilimizi ne ailemizi ne de arkadaşlarımızı özlemeye fırsat bulamıyoruz iletişim kurmaktan. telefon, olmadı telesekretere bırakılan mesajlar, o da olmadı sms, e-mail, tweetler, facebook mesajları ve iletileri derken o kadar çok iletişiyoruz ki sonunda ilişik kalıyoruz hayata ve insanlara karşı. bayram ya da yeni yıl kutlamalarının bile rehberdeki tüm kişilere ortak gönderilen duygusuz ve ruhsuz mesajlardan oluştuğu bir dönemdeyiz artık. oysa eskiden kartpostallar vardı mesela, tüm akrabağlara ve arkadaşlara ayrı ayrı notlar yazılıp yollanırdı. 80 ler öncesi kuşak ve 80' lerde çocuk olanlar hatırlayacaklardır mutlaka. ne heyecanla kartpostallar seçilip yollanırdı sevdiklerimize. bizlerden daha önceki kuşaklar daha da şanslılarmış. aşık olup sevdalanınca ilk iş mektup yazmak olurmuş. şimdilerde her türlü iletişim aracı ve teknolojiden faydalanılarak iletişim kurmanın suyunun çıkarıldığı ve o suyun ateşini söndürdüğü sevdaların tam tersine mektuplar ve ara sıra yapılan kaçamak buluşmalarla ateşlenip büyürmüş sevdalar. hepimiz şikayet ediyoruz yaşadığımız ilişkilerden. ya heyecan bitiyor ya çok sık arayıp sormasından bunalıyoruz.daha da vahimi başkalarının sevgilisi ne kadar çok ilgilenip arayıp soruyor ama benimki günde bir kez arıyor diyerek kurulan iletişimin yoğunluğuyla ölçer olduk sevgi derecesini. uzun bir süre görüşmedikten sonra,tabi ki telefon ve diğer iletişim araçlarıyla görüşmenin haricinde, o ilk buluşmanın heyecanını yaşamayalı ne kadar oldu? ya da acaba değişmiş midir, saçları aynı mıdır, zayıflamış mıdır, kendine iyi bakabilmiş midir vs diye endişelenmeyeli ve meraklanmayalı ne kadar oldu sahi? özlemeye fırsat bulamıyoruz evet, çünkü o fırsatı kendi kendimize yok ettik. artık geriye dönüş imkansız, dedim ya iletişim oranı düşünce sevginin de azaldığı varsayılıyor artık günümüzde. oysa, güzeldir özlemek ve o özlem sonrasında kavuşmanın yaşattığı heyecan. güzeldir birinin burnunuzda tütmesi ve güzeldir birilerinin burnunda tütebilmek..
laçkalaşmış ilişkilerde sıkça yaşanandır. kadın yahut erkek, dakikada bir arayıp sorduğundan, tuvalette bile aranıldığından, sevdiceği özlemeye fırsat bulamazsınız. bu da ilişkinin bokunu çıkartır.
saçmalayıp da küsüşmeye yatkınsanız eğer, hiç yaşamadığınız bir durumdur bu. ya da ortada bir şey yokken 3-4 gün konuşmayıp, sonra hiçbir şey yok gibi, özlememiş numarası yaparak devam edebilen insalarsanız.. en önemlisi ise gururunu bir tarafa koyup sevebilen insanlardan değilseniz; onu hep özlersiniz.. hep.. konuşurken bile özlersiniz..