Ümit Yasar Oguzcan'in 5.Mektubunda yazdigi bir kisim var:
" [... ]
Özleme bir diyecegim yok.
O kömür kirintilari arasinda parlayan bir cam parcasi.
O nefes alisi sevgimizin, kavusmalarimizin anlami.
O tek güzel yönü bekleyislerimizin.
Insanligimiz özleyislerimizle alimli,
Yasantimiz özlemlerle güzel.
Özlemin buruk bir tadi var, hele seni özlemin.
Bir kokusu var bütün ciceklere degismem.
Bir isigi var, bir rengi var seni özleminin, anlatilmaz
onu tanıdığım ilk günden bu yana hayatımın hiç bir zamanında aklımdan çıkmayan eski sevgilimin adı. belki evlenmiştir ve hatta çocukları bile olmuş olabilir. hani sen bana yıllar önce demiştin ben seni hayatım boyunca unutmayacağım. bende seni hayatım boyunca unutmayacağım. *
bir zaman bir şeylerin, birilerinin sizi ne kadar mutlu hissettirdiğidir. ve bunu ne kadar hissetmişseniz o kadar özlem olur. özlem, eksikliğin içe vurumudur, dışa vurumu ise acıdır, göz yaşıdır. özlem içten içe olur kanser eder yüreği.
hiçbir şey üzmüyor da beni en çok hep yanında bir özlem olacak en çok tekrar ettiğin isimlerden biri olacak, yanında olacak ona seviniyorum. o ben olmayacağım. hiç beni telafuz etmeyeceksin. ama yine de hayatında hep bir özlem olacak. sen de birilerini özleyeceksin.
ben de seni özleyeceğim sen bilmeyeceksin. hayat ne güzel kendi yörüngeleri etrafında dönenler için ey sevgili.
özlem bir süreçtir geçmez, özlemek eylemdir bitmez.
burnun direği denilen organımsının sahiden de olduğunu hissettiren duygu..
sahiden de gerçekten duyulan her özlemde burnumun içinde, yukarılarda bir yerde bir sızlama hissi ve hemen ardından nazolakrimal kanal aracığılıya gelen gözyaşlarından mütevellit burun akması ve ağlama durumu oluyor bende.. yüzümde de hafif saf, aptal ama acıklı bir gülümseme..
özlem yaşanılana sadakattir. öyle olmasa zaten olmaz.
özlem;
bir sudur henüz içmediğin ağzın susuzluktan birbirine girmiş
özlem;
dünde bıraktığın bugünse aradığındır, kavuşmak için can attığın
özlem;
bir tek sıkıca sımsıkı sarılmak için dünyaları verdiğindir.
özlem aşk'tan sonra en irdelenen duygudur.
aşk ile özlem kardeştir. biri diğerine sarılır. ama en çok aşk özlemin üstünden geçinir. onu ezer aşk. aşk bencildir. özlemse insanca bir duygudur. ve aşka her zaman ezilir.
insanı deli eden duygudur özlem. zamanı anlamsız kılan, mekanı daracık yapan. heryerde ararsın, herşeyde eksik kalırsın,yarım kalırsın...gitmeden gözlerine uzun uzun bakmalı, doya doya koklamalı öpmeli...yokluğunda gözyaşları akarken, derin bir nefes çekip sabretmeli, elden başka ne gelir ki... duvarları tırmalarken özlemden deli olunduğu zamanlarda, bir fotoğrafı olmalı gözlerine bakabileceğin, ruhuna dokunabileceğin. yoksa dayanılmaz olan bir haldir özlem...
nedenini sormaktır, geriye bakıp sebep ararken bulmak kendini..
nefesini tuketmektir dusuncelerinin arasında debelenirken
kaybın ilk anında bile seni cevreleyen yogunluktur
oyle ki uykusuz bırakacak kadar sıkı
yanlız hissettirecek kadar hafif...
şairin yolun yarısında anlaması gibi, taşın ne kadar sert olduğunu; yazarın da ne kadar acı olduğunu geç anladığı duygudur.
oysa hep sevimli gelmişti özlemek... ne yüzünü görmek ne belini sarmaktı dert; özlemek, ruhların kavuşmasını istemekti, mananın madde tahakkümü altında olduğu bu dünyada ruhunu bir nebze olsun özgür kılmayı istemekti...
ve ömür dediğin neydi ki, sonsuzlukta buluşmak varken 3 günlük dünyanın lafı mı olurdu...
hal böyle iken ne sevimliydi özlemek...
kalmayınca umutlar, kuruyunca neretva ne acıymış özlemek...