Sinir krizine benzer bir durumdur. Özlenen her kimse bulunup o anda getirilmezse kişi çıldıracağını zanneder. Geçicidir, aslında korkulmaması gerekir. Ancak o an itibariyle bunun anlaşılması mümkün değildir.
özlem, özlemek... hasret... hepsi hüzünlü kelimeler, ancak hepsi derinlerimize işlemiş. ne kadar görmezden de gelsek, bastırsak da "özlem nöbetleri" geçirmiyor muyuz? bazen silmediğiniz eski mesajlarında, bazen resimler klasörünüzün ona ait kısmında, bazen etrafınızdaki ona ait ya da onu hatırlatan eşyalarda, bazense çevrenizdekilerin yaşadığı olayları anılarınızda bulduğunuzda... canınız acıyıp, gözlerinizden yaş gelmez mi? hele her gece sarılarak uyuduğunuz, onun sevgililer gününde çıkma teklif ederken -ki zaten siz o güne kadar zaten sevgili gibisinizdir- hediye ettiği kalp şeklindeki "LOVE" yastığına acı acı bakmaz mısınız? ki genelde akşamdır, nitekim gündüz ya yapacak bir işiniz vardır, ya da oyalanacak bir şey bulursunuz. ama gece... sessiz ve katlanılamayan o karanlık gece. pencere pervazına dayanırsınız. bazen izleyecek bir manzaranız vardır, bazense yoktur. ama siz her şeye rağmen bakarsınız o pencereden. düşünceler... ve belki bir cigara yakarsınız. o karşıdır hâlbuki sigara içmenize. ama onun canını acıtmak istercesine, sanki sizi görebiliyormuşcasına pöfürdete pöfürdete içersiniz o sigarayı. ve düşünürsünüz, her özlem nöbetinizde yazsaydınız küçük ve sıcak bir kitap ortaya çıkardı belki de... canınız yanar, can yakmak istersiniz. onun görebileceği her yere (facebook, msn, ve türevleri...) mutluymuşsunuz gibi profiller çizersiniz... hâlbusi... etrafınızdakilere bile " artık düşünmüyorum, bitiriyorum içimdeki sevgiyi, umudum zaten son konuşmamızda bitmişti. benim için sadece okulun ilk günü önemli, onu atlatırsam gerisi gelir " dersiniz. ama içiniz öyle söylemiyordur. ne de olsa seviyorsunuz ya, ister istemez bir umut kaplıyordur içinizi. her gece ayrılmanızdan sonraki karşılaşmanızı düşünürken saatler geçer...
saat üç, saat dört, saat beş bana hiç farketmez...
her seferinde kulağınızda farklı ruhları barındıran ezgiler vardır. ama kurtulmak için şu 3 şarkı tavsiye edilir...
önce love hurts ile acınızı pekiştirirsiniz... aşk acıtır, ama bazen bu iyi bir acıdır, sizi canlı hissettirir.
ve colorful... umut verici, geleceğe baktıran bir şarkı. ondan alıntımızı da nakarattan yapalım;
i know i can be colorful, i know i can be grey...
ben burdan şunu anlar, şunu söylerim;
rengarenk de olabilirim, gride. her şey benim elimde ve bu hayat benim.
ardından plug in baby gelir... şimdi zamanıdır değişmenin ve her şeyi temizlemenin... ve unutmak sevdiceğinizin aşkını.
gözünün önünde özlediğiniz sevgilinin uçuştuğu, buram buram onun kokusunu duymayı istediğiniz ve tıptı bir bağımlı gibi onu düşünmekten başka hiçbir şeye dikkatinizi toplayamadığınız anlardır.