feridun düzağaç'ın şarkısı diyip olayın nicelik yönünden açıklamasını yapardım ama öyle olmuyor arkadaş. dinlediğinde birtakım duygu bulutlarına girip kendini harab ediyorsun. işte öyle bir şarkıdır bu da.. sözlerine baksana lan :
Bir yıldızın gökten kaybı kadar arsız
Ah! bu gidiş çok zamansız
Sensizliğin tam ortasında
Oyunsuz, oyuncaksız
Ellerin... ellerin
Şimdi ellerin elleri
Saçlarından bir yol inerdi ortasına ellerimin
Şimdi bir akarsu misafir içimde gözlerimin
Gözlerin... gözlerin
Bazen susar bazen bağırır yaralanmış sözlerin
Senin suskunluğunda bir çığlık; vuruverir özlemin
Özledim... özledim
Ben acılarımı dışladım
Seni kendime eşledim
Yokluğunda yağmur oldum;
Saçlarını düşledim
Sadece sarkı degıldır bir sõzcük olarak o kadar masumane ve saftır ki. Esasında basit bir sõzcüktür ama basit oldugu kadar özledim kelimesini soyletecek insan kadar da çok anlamlıdır.
izledin mi klibi?heh iyi, gerçi izlemeseydin de olurdu kanımca.
neyse klip görüldüğü üzere düşük bütçeli tam 90 ların havasını yansıtan(çeliğin kazağı da dahil olmak üzere) bir klip. ama çok komik lan, bir kere senkron denilen bir şey yok. kim hangi kısmı söylüyor, çeliğin sesi hangisi karıştırıyorsun valla.
bir de hatırladığım kadarıyla izel ve ercan bu dönemde sevgiliydi. çelik bildiğin üçüncü kişi yani. ama yavaştan izel e de yazıyor. "bu ercan nasıl kaptı kızı "deyü hayıflanıyor gibi bir havası var .zaten zavallım sürekli dikkat çekmeye çalışıyor.. ellerle acayip hareketler yapmalar, ne dansı olduğunu anlamadığım manasız ayak hareketleriyle gruptan ayrılmalar falan.
ama güzel şarkı, herşeyden önce çocukluğumun şarkısı lan az söylemişliğim yoktur elimde saç fırçasıylan.**
kötürüm kalmış bir yüzücünün denize hasreti gibi,
özledim seni.
yaralarım açık hala, mahsus soyuyorum kabuklarını her gün,
ince ince kanıyorlar, seni bekliyorlar...
bir gün gel yine, bir günlüğüne de olsa gel,
deniz gibi al beni içine, tuzlu suyunu bas yaralarıma,
çok acısın... son kez acısın... ve sonra git yine...
korkma ölmem... hiç olmazsa yaralarım kapansın.
istemenin sahip olunan ile ilişkisinde sahip olunanın kaybedilerek ya da uzaklaşmak zorunda kalınarak eksikliği hissedilmesi suretiyle yönelme istencini ortaya çıkaran nedenlerin özeti olan kelime.
lisede yurtta kalmaya başlayan kardeşimden bugünlerde en çok duyduğum sözdür. her söyleyişinde koşarak yanına gidesim geliyo. tabi bu mümkün olmadığından her duyuşumda sanki onu daha önce hiç özlememişim gibi daha çok özlüyorum. özlemek öyle sevmek gibi birşey değil bence sevgiyi de merakı da belki de kızgınlığı da peşinde sürüklüyo eğer birini özlüyosanız çok seviyosunuzdur onun için endişelenip merak içinde olursunuz ve artık çok özledğinizde bi bahane bulup sanki hissettiğiniz herşey onun suçuymuş gibi kızmaya başlarsınız.
kış olduğunda odada güldür güldür sobanın yandığı, mutfağının buz gibi olduğu köydeki evimi özledim. yemek hazırlarken o soğuk mutfakta kat kat giyinmeyi , yemeği hazırlarken o müthiş kokuların içimi ısıtmasını özledim, burnumun soğuktan kıpkırmızı olmasını özledim. odada otururken sobanın sıcaklığında mayışmayı özledim.
sakınn uzak durun bu dusunceden ozleyebilirsiniz ama sadece ozleyebilirsiniz . siz mi gittiniz sanki terkedilen degil miydiniz ? hem acılara gomulmeye sebep olup bir de arkasından o acıların ustune ozlemek sakin kurtulmak lazım . sonsuz bucaksız . evet ben de ozluyorum ama gitti yaa arkasina bakmadan gitti arkadas sevseydi cok ciddiye alsaydı gider miydi ???? soruyorum ama elmayı seviyorum diye elmada seni sevecek degil. ozleminiz sizin guzelliginizdendir