bende boku çıkmış durumda. kimseye büyüklük taslamıyorum ama hayatına girdiğim ya da hayatıma giren erkeklerin benden daha mükemmel kadın bulamayacağına eminim artık. bunu da güzellik anlamında demiyorum. pek güzel değilim o yüzdendir ki beni tanımayıp benden nefret edenlerin klasik sorusu nasıl beceriyorsun bunu oluyor?
öz güven her kadında olması gerekendir. çünkü öz güveniniz varsa yürüyüşünüz bakışlarınız ses tonunuz dahi değişir. bu da size farklı bi hava katar. aynaya bakıp ağlamaya gerek yok gençler.
kişinin kendisine biçtiği değer, kişisel farkındalık özelliğidir. bu farkındalığın gelişmesi demek, kişinin kendisini olumlu ve gerçekçi değerlendirme yetisidir. Özgüvenin yüksek olması her zaman kişiye bir avantaj olmakla birlikte "herşeyi herkesten daha iyi yapabilirim, herşeye gücüm yeter" demek de değildir. yalnızca gerçeklerin, neyin başarılıp neyin başarılamayacağının farkındalılığıdır. özgüven sahibi kişi kendisini geliştirmeye ve değiştirmeye çaba gösterip, değiştiremeyeceklerini olduğu gibi kabullenecek ve kendini bu haliyle seveceğinden mutlu ve başarılı olmaya daha yakın insandır, ayrıca tabularımızın aksine kadına çok yakışandır.
çok önemli bir şeydir. nice sanat dalında nice meslekte efsane olabilecek insanlar sırf özgüven olmayışından dolayı ya o işe girmiyor ya da harcanıp gidebiliyor. nice insanlarda var ki allah özgüven vermiş ama yetenek yok ona rağmen zorluyorlar başarılı olmak için. tabi sadece özgüven değil sabır ve azim de önemli bir faktör, bu üçü çok önemli.
bakınız inanız ki yoldan geçen 100 insanı teste tabii tutsak, gerekli hazırlıkları yapsa futbolda maradonanın, sanatta bir elvis presley'in yaptığını yapabilecek insan illa ki çıkacaktır. ama onların özgüveni, sabır ve azimini yakalayan zor çıkar orası ayrı...
hülasa, ben dünya da milyonlarca yeteneğin kendisini bile keşfedemeden yitip gittiğine inanıyorum.
sonradan kazanılan bir şey değildir. bizim toplumuzda ortalama bir çocuk çoğu zaman özgüven aşılanarak büyüyemez.
-camide ön saflara geçer arkaya itilir, arka saflara geçer önlere itilir.
-dolmuşta kazık kadar olmasına rağmen çocuk diye yutturulur ve para verilmez. o yüzden o koltuğa hep başkası oturur. çocuk istese de o koltukta oturamaz. anne baba kucağında dolaşır o yaşta.
-markete bakkala dondurma almaya gider, market sahibi hemen azarlar: ''kapat o dolabı dolap ısınıyor!
-kolasının kapağından bedava çıkar, gider markete almak için. yine market sahibi sorar: ''sen bu kolayı burdan mı aldın?''
-beden eğitimi dersinde eşofmanlarını getirmeyi unutursa tüm sınıfın önünde öğretmen tarafından aşağılanır hatta dövülür.
-18 yaşına girene kadar hiçbir sosyal ortamda adam yerine konulmaz.
-okuldan evine gelir. okulda yaşadıklarını, başardıklarını ya da hayal kırıklıklarını paylaşmak için anne babasına ihtiyaç duyar ama anne baba onu dinlemez bile.
-bir tamirat yapmaya kalkınca ebeveyn tarafından ''sen ne anlarsın'' denilerek susturulur.
tüm bunları geçtim, okulda hoca gelene kadar arkadaşlarıyla iletişim kurup konuştuğu zaman adı tahtaya konuşanlar listesine yazılır.
konuşanlar ne lan? sussun mu herkes. işte bizim toplum susmayı ve efendiliği malesef çok yüceltiyor. sonra böyle özgüveni düşük bir millet oluyoruz...