it's that we make our own freedom
it's that we learn how to say
what is that freedom
and how do you say it
how do you say it
how do you say it
say our love is a big white chevy
we are its two black racing stripes
we have not been outdone
by just the possible demands of love
we are still side by side by side
we are still side by side by side
and i have learned that one thing
it's that i've made my own freedom
and i have learned how to say
what is my freedom
and how do you say it
(bkz: okuldan kaçmak) *
orta sonda karne gününü saymazsak son günümdü. ilk kaçış... kolay olmadı. belki de yaşadığım en fantastik duyguydu. durmadan koştum. hiç o kadar özgür hissetmemiştim. ~ ~
Kişinin kendine güvendiği, kendini sevmeyi başardığı her andır. Çünkü bu duyguları vay be ben neymişim nasıl da yaptım şu işi tadında cümleler takip edecek, kişi kendini her zamankinden hafif, her zamankinden güçlü ve özgür hissedecektir. *
sabaha karşı saat 04:35 sularında dışarı çıkmak, sokak lambalarının sadece senin için yandığını aklından geçirmek, fırından 4 tane ekmek alıp eve gelinceye kadar sıcacık birbuçuk ekmeği parça parça kopararak yemek.
tuvalet...kesinlikle tuvalet. bi kere ortamda yalnızsındır, istediğini yaparsın sana karışan olmaz, mekanın içine edersin, zıçarsın batırırsın ama kimse sana bişey demez, üstüne üstlük bi de iğrenç bir koku yayarsın... işte budur özgürlük. Ben özgürlüğü iki delik arasında hissederim.
aslında çok çok çok kısıtlıdır, çünkü o kadar farklı bağlarla o kadar farklı yerlere bağlıyız ki, iş, güç, aile, arkadaşlar derken bir tercih yaparken hepsini göz önünde bulunduruyoruz. çoğu özgürlüğe engel gibi görünmüyor ama tercih yaparken onları da düşünme zorunluluğu tercihi özgür bir tercih kılmaktan alıkoyuyor. onlar da aynısını bizim için yapıyor tabi, bu olması gereken ancak tam manasıyla özgürlüğü hissedebilmek bir şeyi sadece ve sadece kendi isteğinle, zorunluk hali dışında, hatta kendini şımartmek için yapabilmektir.
tutsaklıktan kurtulunan bir sabahta, güneş daha yeni çıkmış ve sabah sisi yemyeşil ovada gezinirken birden içinden bir güç patlayıverir ve bedenini tutamaz koşmaya başlarsın o ovaya doğru, sislerin içinde..işte o anlarda özgürlüğün ışıktan bir yol olduğunu görürsün.
başka bir şehirde okurken otobüsün memleketine dogru hareket ettiği ve pılını pırtını geride bırakıp sessizce o şehri ve o şehrin içindeki insanları ardında bıraktığın an.