dunyanın korktugu yada yon vererek kısıtladıgı sosyal demokrasidir toplulukları en refah sekilde en guclu bag olan sevgi ile birbirine baglıyan fikirlerdir kapitalizmin etkilerini 0 layıp rekabeti yoketmek yerine bunu yap işlet devret modeli yada serbest istihdam modelleriyle kontrol altına alan sistemin en iyi versiyonudur herkese her eve lazımdır.
turbanin bir insan hakki oldugunu kabul eden, AKP'nin acilimlarini degil neo-liberal ekonomi politikalarini elestiren, "irticayi getirmemek" gibi garabet bir vaattense kokten yeniden-dagitim politikalari ve etnik-cinsel-kulturek-ekonomik ayrimciliklara son vermeyi vaad eden, turk toplumunun dikey hareketliligini arttirmayi hedefleyen siyasal gorus. Ayrica acilen bir partiye ihtiyac duymaktadirlar.
Yumurtanın sarıya boyanıp,bu yumurta değil sarı yumurtadır diye insanlara satılmaya çalışılması.
Yıllar yılı kavramlarla beş taş oynanan güzel ülkemde yaratılan bir başka kavram kargaşası.Siyaseti kerhane siyasetine çevirenlerin söylemlerinden biri.
tkp ve şuanki ödp nin içinde yer almadığı kavram. 21. yüzyıl ın sol u özgürlükçü sol dur desek yer. kapitalizmin ve liberallerin sol termninojiyi kendilerine yonttuğu ve halka pembe masallar anlatığı şu dünyada sol un kurtarıcısıdr özgürlükçü sol.
ailesinin baskısı ya da mahalle baskısı yüzünden takılan türbana karşı bir tutum sergilerken, türban taktığı için üniversitelere giremeyen kızların yanında olmaktır özgürlükçü sol.
imam hatip liselerinin kapatılmasını savunurken imam hatip ve meslek liselerinin uğradığı haksız kat sayı uygulamasına karşı durmaktur özgürlükçü sol.
tartışmadan bağımsız olarak özgürlükçü sol denen nane hakkında bikaç lafım var edecek, ayrı bi entry daha sağlıklı olacaktır sanırım bunun için.
özgürlükçü sol, ödp'nin parti tüzüğü okunduğunda da (hepsini okumanıza gerek yok, amaçlar-ilkeler bölümü kafi, gerisi her parti tüzüğünde teknik konularla ilgilidir ağırlıklı zaten) görülecektir ki sınıftan, sınıf siyasetinden kopuş anlamına geliyor. solun liberalizme kayan yönü olarak ekonomik köklerden kopuk etnik ve kültürel kimliklerin üzerine ağırlık veren (eşcinsellik, farklı ulusal kimlik vs.), bunların altında yatan ekonomik ve ona bağlı sosyolojik tespitleri yeterince iyi yapamayan, tabloyu bütün-parça ilişkisine göre yorumlayamayan bir kadüklükten başka bir şey değil. halbuki bugün eşcinselliğin bir tabu olarak görüldüğü kişilere baktığımızda bu eğitim ve gelir seviyesi düşük kesimlerde ağırlık kazanmaktadır, ancak her iki oran yükseldikçe eşcinselliğe, farklı ulusal kimliklere karşı alınan tutumda da bir düşüş görülecektir. örneklendirirsek, bugün kimse ibrahim tatlıses'e ya da cemil ipekçi'ye, özellikle kendi sınıfsal toplulukları içinde ciddi bir ayrımcılıkta bulunmuyorsa, ancak sömürünün en üst noktası olan beden sömürüsü ile hayatını idame ettirmek zorunda bırakılan eşcinsellere/transeksüellere (aslında tüm seks işçilerine) aşağılayan gözlerle bakıyor, kürt işçileri hor görüyor, onlara ikinci sınıf insan muamelesini reva görüyorsa bunun altında tam da sınıfsal nedenler yatmaktadır.
ufuk uras'ın geçmişi rerörö diye gelmesin burada kimse karşıma, hepimiz biliyoruz ki bu iş geçmişle olmuyor. benzer geçmişe sahip olan oral çalışlar, doğu perinçek, yalçın küçük gibi isimlerin bugün savruldukları nokta ortadadır.
hülasa, özgürlükçü sol kendine liberter sosyalist diyen ben için bile bir garabetten başka bir şey değildir. neyse ki uras'ın bu sapıtması ödp'de durduruldu da, umutları tümden kaybetmedik.
özgürlükçü sol üzerinden mi devam etmeli tartışmaya emin değilim, zira ben de türkiye'de ufuk uras'ın solun sulandırılması girişimlerinden görüyorum bu düşünceyi. lakin burda başladı madem, burda devam etsin.
sağ ve sol, ikisi de aynı demek elmayla armut, ikisi de aynı demeye benziyor. ikisinin belki de tek ortak özelliği birer ideoloji olmasıdır (sağın temelsizliği ayrı bir tartışma konusu elbette), onun dışında sağ söylendiği gibi savunmacı/gerici iken, sol ilerici/devrimci bir karakter taşır.
solun savunduğunu biraz açmak gerek. işçi fabrikatör kısır açmazının sol'da çıkışı basittir, kimse kimseyi sırtlamasın, kimse kimseyi sömürmesin. kaldı ki meseleye sırtlamak olarak bakmak zaten klasik kapitalist gözlerle bakılan dünya'nın beyne yansımasıdır. bugün bir işçinin türkiye şartlarında minimum geçim ücreti (1000 liraya tekabül ediyor), sigortası, yol+yemek ücreti işveren tarafından sağlanmak ''zorundadır''. ancak gerçekte bunun böyle olmadığını, kar mantığıyla çalışan, tek mefhumun para olduğu bir sistemde işleyen işletmelerin mevcut sistemde ayakta kalabilmek ve büyüyebilmek için (diğer bir deyişle açgözlülüklerinden) taşeronlar aracılığıyla asgari ücretin de altında, sigortasız işçiler çalıştırdığını ve geri besleme için işsizliği sürekli arttırdığını hepimiz biliyoruz. yani patronlar bırakın sırtlamayı, yapması gereken asgari şartları bile yerine getirmiyor, devlet de buna sürekli göz yumuyor günümüz türkiyesi ve dünyasında. bunun çözümü ise basit bir dille, tekrar etmek gerekirse; madem işçi kendi haklarını savunmak için gene kendine muhtaçsa, üreten zaten işçiyse ürettiğinin karşılığını da alması gereken gene işçidir, asalak bir sınıf olan patronlara gerek yoktur, bir patron sınıfı yoksa eğer, o halde sırtlama mefhumu da ortadan kalkmıştır.
gelelim pratikteki eleştiriye. sosyal demokrasi sol değildir, sosyal demokrasi kendini sola yamamaya çalışan kaygan bir ideoloji(sizlik)tir. hele hele chp sosyal demokrasinin dahi yüzkarası, faşist gelenekten gelen, inönü'nün ve ecevit'in işçi hareketinin önünü kesmek için tümden çorba ettiği bir partidir. diğer bir deyişle chp örneğinden yola çıkarak solu eleştirmek yanlıştır. ben bir örnek daha vereyim mesela size, bugün sd chp'miz izmir'de belediye bünyesinde çalışan taşeron işçilerine karşı ikiyüzlü bir tutum sergilemekte, onların işten çıkartılmasına göz yummakta ve işçinin hakkını savunması gereken disk ve belediye-iş ise chp'yle aralarını bozmak istemedikleri için (sebebe gel) işe geri alınmaları için 1 aydır açlık grevi yapan bu işçileri görmezden gelmektedirler. buna benzer bir örnek de gene kadıköy'de yaşanmıştır çok kısa zaman önce, kimi belediye çalışanları sendikalı oldukları için işten çıkartıldılar. sosyal demokrasi işçinin yanında gözükür, patronun (buraya rantın, yolsuzluğun vs. ekleyebilir isteyen) yanında yer alır.
aynı eğitim ve öğrenim aynı sağlık şartları ve insanca yaşam olanaklarında yaşanması gerekliliğini bir ideoloji olarak görmek başka birşeydir ama aynı şartlardan çıkan iki ikişiden birinin fabrikatör diğerinin işçi olması sonucunda fabrikatör olanın işçi olanı sırtlamasını beklemek nasıl özgürlüktür?
benzer şekilde işçi olanın fabrikatör olan tarafından sömürülmesi ise nasıl insanlıktır?
sağ ve sol ikiside aynı.
özgürlük ise ikisinin bakış açısındanda kendine yontulabilirken özgürlüğü solun tekeline almaktır.
eşitlik kavramı ve özgürlük nedense sol ideoloji tarafından daima oy ve rant amaçlı sömürülmektedir. ama istanbulda en büyük yolsuzluklar sol partilerin mensubu olan belediye başkanları tarafından gerçekleştirilmiştir. oysa asıl eşitlik herkese eşit standartta yaşama hakkı verilmek olsa ve sonuçta doğan farklıların özgürlüğüne hakettiği saygı tanınsa dünya daha düzgün bir yer olabilir. özgürlük ve sol gibi kelimeler aslında gelenek ve sağ gibi kelimeler gibi birer rant aracıdır.
özgürlük, eşitlik olmadan hiçbir şey ifade etmez. dolayısıyla eşitlik mefhumunu yalap şap geçerek sol özgürlük değildir demek solu iyi bilmemekten ileri gelmektedir en iyimser tahminle. iki köylü var, birisi maraba, diğeri ağanın çocuğu. ağanın çocuğu iyi bir eğitim alıyor babası sayesinde, istanbul'a gidiyor, ticarete atılıyor, ve oluyor sana burjuva, maraba ise gidiyor istanbul'a köyde ağasının zulmünden kaçmak için, kimse onu eğitmemiş, okula gidememiş, devlet bu vatandaşını siktir etmiş, maraba da saatlerce bir inşaatta çalışıyor ve birgün çok çalışmaktan dengesini kaybediyor ve sakatlanıyor, sigortası olmadığı için tedavi de olamıyor. burjuvamız jakuzisinde metresiyle kokain kullanırken marabamız çöpten ekmek topluyor.
solda bireysel yeteneklerin öldürüldüğü, rekabetin yokedildiği klasik bir çarpıtma safsatasından başka bir şey değildir. solun, sosyalizmin amaçladığı herkes için başlangıç kurallarını eşitlemek, maçın ikinci yarısında kuralları değiştirmemektir. bu maçta kimin öne çıkacağı ise elbette ki bireye kalmıştır. ha ayrıca, özgürlükler başkasının özgürlüğüne tecavüz ettiği anda özgürlük olmaktan çıkar. fabrikatör olup da başkasının emeğini sömürmek özgürlük filan değildir, ayaküstü sikmesin kimse kimseyi.
ilginç bir tanımlamadır. solun temel iki saç ayağından biri zaten özgürlük tür. diğeride malumunuz eşitlik. dile geldiğinde yüzde tebessüme neden oluyor işte. sanki buğdaylı ekmek demek gibi.
yanlış tamlamadır. özgürlük demek başkasının haklarını sabote etmedikçe istediğin gibi yaşamak istediğin işi yapmak ve kazancını kazandığın kaynağı kendin seçebilmek demektir. örneğin iki adam düşünelim. ikiside karadenizin ücra bir köyünde doğmuş istanbula gelmiş ikisininde cebinde aynı miktar para var. birinin zanaatı var saat ustası yani saatçi. diğeri ise ancak teknik bilgisi olmayan sıradan işçi. biri cebindeki parayla sermaye olarak kullanıp dükkan açıp sabahlara kadar saat tamir ederek çalışıp kazanıyor sonra fabrika açıyor diğeri işçi olarak bir fabrikaya giriyor işçi olarakta ölüyor. şimdi bu ikisinin eşit olduğunu savunan aynı gelir düzeyinde olması gerekliliğine inanan bu ikisinin çocuklarının farklı eğitim öğrenim görmesinin haksızlık olduğuna takılıp kalan bir zihniyet nasıl olurda özgürlük yanlısı olabilir.
zeka ve yetenek hırs ve para ile desteklenirse zeka ve yeteneği olmayanla insani ölçüler dışında hiç bir şeyi paylaşmak zorunda değildir. paylaşmalıdır diyen özgürlük düşmanıdır.
solun, sosyalizmin klasik ve muhafazakar yorumuna/yorumlarına mahkum olmadığına, kaynağını tozlu teori kitaplarından değil, yaşam dinamiklerinin ta kendisinden alması gerektiğine inanan özgürlükçü ve eşitlikçi akım. değinildiği gibi pek çok açıdan "olgunluğa" ihtiyacı vardır. bu olgunluğun en önemli dayanak noktası ise bireylerin özgürlükleri ve birbirleri ile olan eşitlikçi ilişkileridir. bu düşüncedeki bir insan, insan doğasına hiçbir zararı olmayan ve daha özgür, daha haklı bir yaşamı savunan hiçbir düşünce ya da eylemin engellenmesini, yok sayılmasını kabul edemez. herhangi bir gerekçeyle * haklı taleplere karşı çıkıldığında ya da baltalandığında birey demokratik mücadele yoluyla harekete geçmek durumundadır.
bu akım, her şeyden önce hâlâ "proleter diktatörlüğü" savunan ve siyasetini demagoji ile ajitasyon arasına sıkıştıran sovyetkolik bir takım çevrelerin de artık sol içerisinde yer almaması gerektiğini de adamın gözüne sokar. sol, insan sevgisidir dostlar. gerçekten demokrasi ve herkes için demokrasi talebidir. öyle olmalıdır. stalinin yemek yediği tabakların masamıza konması değildir sol. *
kesinlikle olgunluk gerektiren, halkımızı ve biraz idealize edersek ya da dilersek tum insan evlatlarını refaha kavusturacak, ulusal solun alternatifi olması gereken sol.
toplumdaki barış ve huzur talebini en iyi algılayabilecek ve sonuçlandırabilecek gücün adıdır.fakat günümüzde bunu gerçekleştirebilcek bir yapı bulunmadığından faşizan tutumlar ön plana çıkmaktadır.