tanımlana tanımlana içi boşalmış kelime. şimdi teorik altyapısı hiç olmayan şairane bir farklı tanımlamadan bahsedeceğim. hürriyet ve özgürlük kelimeleri bizim memlekette farklı zamanlarda vücut buldu. hürriyet kelimesi de fransızca "liberté"nin karşılığı gibi bulunmuş. siyasi bir içerikle vücut bulmuş. özgürlük ise cumhuriyet sonrası türkçe akımıyla meydana çıkmış bir kelime. hürriyet, sınıra bağlı bir etimolojik içerik taşıyor, özgürlük ise "öz"den gelen, varoluşsal bir anlam taşıyor gibi. (ismet özel dengesizi de bir yerde buna benzer bir şey demişti, adama kıl olduğum için aynı şeyi söylediğimden utandım *)
neyse dağıtmayayım, aziz tomas roma'ya esir düştüğünde yargısız asılacakken "ben hürüm" demiş ve yargılanmayı istemişti. esasında imparatorun otoritesini tanımak anlamına geliyordu ve bağıl bir serbestiyet içeriyordu. oysa itiraz etmese "özgür" bir adam olarak ölecekti.
şairane demiştim değil mi *
açtıkları saçma başlıklarla inananları aşağılamaya çalışan din düşmanlarını, temel hak ve hürriyetlerin bir parçası olan din ve vicdan özgürlüğünü hiçe sayan sözüm ona çağdaş bozuntularını, tek parti düzeni heveslisi darbecilerin yandaşlarını ve bilumum benzer zevat ve zerzevatı, onların seviyesine inmeden yerden yere vurduğu ve onlara özgürlük tanımayı insanlığa hakaret addettiği için malum kitle tarafından kullandığı rumuz ile yazdıklarının tutmadığı iddia edilip duran yazar.
- yazdıklarının dokunmasına rağmen cevap veremeyenlerin rumuzuna farklı göndermeler yaptığı bir yazar.
- eleştirmeözgürlüğünü kullanmasına tahammül edemeyenlerin farklı sıfatlarla andığı bir yazar.
- (bkz: ben)
başkasının özgürlüğünün başladığı yerde biten falan değildir. o romantizm muhtevasına sahip ifadelerden sadece biri. özgürlük güçlü olanın gücü eline geçirdikten sonra kendisine sınırsız, diğerlerine sınırlı miktarda sunduğu imkandır. "gerçekçi ol imkansızı iste" al bir fasarya daha.
okulda deftere sıraya ağaca kazımayız. çünkü o yaşlarda haberimiz yoktur. ne zamanki üniversiteye geliriz varlığından yine haberdarızdır ama yaşayamayız. iş bulup çalışırken birazcık var gibidir. ama basamaklardan yükselirken yine kaybederiz onu. yani aslında vardır ama doya doya yaşanmaz.
(bkz: anarşizm)
bir "çember" dahilinde olabildiği kadar yaşamak...
lakin bu çemberin abartıldığı, hani şu dünyanın kendi çevresinde döndüğü gerçeği ile haşır neşir olunduğu bir dönem de mevcuttur tabi. biz buna kısaca ergenlik diyoruz,o ayrı. işte bazen tam bu noktada biraz işler karışır gibi olur. asi haller, tanımamazlıklar falan filan. tabi tüm bunların birey üzerinde son görülme tarihleri mevcuttur.
her şey bir patronun denetimi altında, iş altında bulununcaya kadardır bana kalırsa. hiyerarşi denilen hadiseyi muazzam bir şekilde kavradığınız an; özgürlüğünüzün boyutlarını da, çemberinizin alanını da muazzam bir keşfe çıkarsınız.