özgürlük sınırsızlıktır, çünkü özgür sözcüğü bunu gerektirir. toplumsal özgürlük olmaz, bireysel özgürlük olur, ve özgürlük sınırlandırılamaz.
toplumda görülen durum $u ki, özgürlük ve hak kavramları karı$ıyor, kimi zaman ben de karı$tırıyorum. ancak özgürlük toplum olarak dü$ünülemez ve özgürlüğün tanımı hiçbir zaman diğer bireylerin özgürlüklerine girmeden özgür olmak değildir. bu cümleyi kurmak zaten özgürlüğe ihanettir.
özgürlük sınırsızlık olduğundan, toplumsal ya$amda özgürlükten bahsedilemez, çünkü bireyler birbirlerini kısıtlar. sevgilinizle sadece size ait bir adada istediğiniz gibi düzü$mek de özgürlük değildir, unutmayın, hala sizin ya$amınızı etkileyen biri var.
reel olarak dü$ünürsek, özgürlük sözcüğünü toplumlarda telaffuz etmek imkansızdır. yarım özgürlük ya da çeyrek ekmek özgürlük diye bir $ey yoktur, yüksek seviyede insan hakları kullanımı daha doğru olabilir.
son olarak, özgürlük, bo$lukta yalnız bir kuğu gibi uçmaktır.*
vatanda$lık 8 kitabında öğretilen değil...
insanların kendi tasarrufunda olan ütopyadır. evrenin sonsuz bir boşluk olduğunu bilmek nasıl bir şey kazandırmıyorsa özgürlüğün sınırsız olduğunu bilmekte kazandırmaz. nasıl nasa bu sonsuzluğun sonu yokmu diye roket göndermiyorsa bizlerde göndermiyoruz. insanın bedeni ne kadar özgür olursa olsun ruhunun her zaman bir sınırı vardır.
Komünal ve ilkel toplum içinde insanların arzulara ve isteklere " yeter! " diyebildikleri ölçüde anlam kazanabilmiş olan özgürlük hissinin ve eylemlerinin sınırsız olduğu iddiasıdır. Ekonomik üretimin ilişkilerin gelişmesi sonucu farklılaşan üretim süreçleri , artı-değer , artı-ürün gibi kavramsal olguların farklı sınıflar yaratması ve bu sınıflar üzerinde devletler kurması sonucu zaten sınırlı olan özgürlüğün teori ve pratikte daha fazla sınırlanmasına yol açmıştır. Bir zamanlar üretim ve bölüşüm sürecini asabiyet nosyonu üzerinden gönüllülük ve rekabetçi olmayan işbölümü yoluyla insani yaşam tarzları oluşturan insanoğlu özgürlüğün bu sınırlayıcı etkisini farketmiş ve yarattığı dinler , devletler , sınıflar üzerinden doğaya egemen olma mottosu ile insanlara sonsuz ve sınırsız özgürlük sunarken aslında insan-doğa , çevre-merkez arasındaki doyum sürecini ve paylaşımcılığı yokederek bilinçli olarak özgürlükten kaçmıştır.
Ademi-merkeziyetçiliğin egemen olmadığı her türlü platformda ve doğada sınırsız özgürlük bulabilirken ve Spinoza'nın kaosta gördüğü düzen misali , insanın doğaya karşı bir savaş arenasına çevirdiği toplumsal platformlarda ne yazık ki özgürlüğün klikleşmiş sömürüsünden ya da en iyimser biçimiyle özgürlük kavramının nefes alıp-verme ile ilgili basit yorumunundan başka bir şey yoktur.
(bkz: Erich Fromm)
(bkz: Özgürlükten Kaçış)