esaret bir distopya ise özgürlük bir ütopyadır. sadece bilinçlerimizin basit bir yansıması olduğumuzu varsayalım. peki bu neyi değiştirecek en özgür olan şey yani bilincimizin tutsağıyız. benliğimizin..
insan hem özgürdür hem özgür değildir. Doğduğumuz ülkeyi, ekonomiyi, anne babayı, şehri biz seçmedik. Anne babamızın bizi büyütme şekli hepimizin gelecek yaşlardaki karakterini etkiledi. Bu bizim kontrolümüzün dışında gerçekleşen bir eylemdi. Açlıktan kendini mazgala asan adam, çocuğuna pantolon alamadığı için intihar eden baba, ikiz çocuklarına ve kendine zehir vererek intihar eden baba, öğretmenler, işçiler... hepsi kendi kontrolümüzün dışında. Bu bağlayıcılardan dolayı özgür değiliz.
Bi bakımdan özgürüz. Mesela benim hiçbir şeye bağlı olmayan ahlak yasalarım vardır bunları ailem veya toplum öğrettiği için değil kendim uygun gördüğüm için yaşarım. Nasıl yaşayacağıma ne giyeceğime, ne içeceğime, hangi kurallara uyacağıma, nasıl yaşayacağıma ben karar veririm. Bunların iyi veya kötü sonuçları vardır bunu göze alarak hareket ederim. Kim benim için ne düşünür diye kaygılanmam. Kendi doğruma göre yaşarım. Bu bakımdan özgürüm.