salt nöronal bir anlayışla değerlendirmemek gerekir. nöronal ve moleküler düzlemin katı bir nedenselliğe bağlı olması veya atomaltı dünyadaki kaos iradenin özgürlüğü hakkında fikir vermek zorunda değildir. örneğin atomsal boyuta inildiğinde barok bir mimarinin güzelliği veya bir savaşın yarattığı yıkım hakkında da kaydadeğer bir veri bulunamaz. ancak makro dünyada bunların gerçekliğine imkan tanırız. özgürlük de benzer bir statüdedir.
her birimiz, evlilik, ebeveyn-çocuk ilişkisi, iş bölüşümü gibi hiç de keyfi olmayan tercihlerle toplumun, ekonomik koşulların, aile ve akrabaların, arkadaş ve dost çevresinin bizden istediği şeyleri gerçekleştiren bağımlı yaratıklarız.
kendi bedenimiz, kollarımızı ve parmaklarımızı meydana getiren trilyonlarca hücre üzerinde bile tasarruf yetimiz yok ki, beynimiz bir şeyleri hesaplar, birtakım kararlar alır, ve bilincimizle etkileştiklerinde o eylemleri gerçekleştirenin sahiden biz olduğunu zannederiz.
sekiz on parmağımızı birden klavye üzerinde hareket ettirerek şu cümleleri tuşlarken dahi, beynimiz ne söylememiz gerektiğine dil devresindeki nöronları ateşleyerek çoktan karar vermiş, bunu kelimeler aracılığıyla cümleye dökmüş, ve parmaklarımıza iletmiştir.
yeterince paranız varsa zamanınızı iyi yönetebilir, istediğiniz tercihleri yapabilir ve istediğiniz bir hayatı sürdürebilirsiniz. bu durum özgürlük hissi verir. elbette sağlıklı olmak şartıyla.
sosyal çevreniz özgürlüğü ve bireysel tercihleri hoşgörü ile karşılıyorsa ve sizin tercihlerinize saygı gösteriyorsa özgür hissedersiniz.
zorunlulukla yapılan her şey bu hayatta özgürlüğün olmadığı hissine yol açar. yani tamamen hissetmekle alakalı bir durum. öyle çok da felsefi açıklamalara gerek yok yani.
ama bence özgürlüğün en iyi tanımını william james yapmıştır. özgürlüğe çok kafayı taktığı ve artık intihar etme seviyesine geldiği bir zamanda intihar etmemeyi özgürlüğün en üst seviyesi olarak görmüştür. ölüp ölmemeyi tercih etmek aslında gerçekte özgür olduğumuzu gösterdiğini düşünür. bu düşünce onun hayata umutla bakmasına ve bilimle uğraşarak birçok değerli eser yazmasına vesile olmuş. iyki böyle bir karar almış. yoksa onun değerli fikirlerinden haberimiz olmayacaktı.
iki veya daha fazla insanla konuşulduğunda anlam kazanan tartışma, tek başına bir bireyi ele aldığımız zaman özgür irade denilen şeyin tamamıyla ilizyon olduğu anlaşılacaktır.
fakat topluluk halinde yaşayan canlılar olduğumuz,
işleri aramızda bölüşüp, bürokratik yapıya devrettiğimiz için,
aradaki farkı çoğu zaman ayırt bile edemeyiz.