Sartre'in çok sevdiğim ünlü ''özgürlük sorumluluk ister.'' sözüne istinaden insan yaşadığı toplumun nesnesidir. birey içinde bulunduğu topluma görünmez bir ahtapotun sayısız kolları misali sımsıkı bağlıdır. bu da özgürlüğü tanımı yapılması en zor kavramlardan biri haline getirir.
düşünce ve davranışlarımızın ve hatta duygularımızın hangileri salt bizimle ilgili veya içinde bulunduğumuz çevreden bize aktarıldı? neden biz yayılınca cihat, avrupa savaşınca emperyalizm? ateistler neden dinler tarihine bakarak inanmadığı tanrılara düşman? ya da tanrısız dünyada bu koca boşluğu dolduracak ne var ellerinde? ne yani tanrısız toplumlar savaşmayacak mıydı?
bu bağlamda ideolojilerin arkasına sığınmak, desteklediği siyasi partilerin hiçbir kararını sorgulamadan holiganlığını yapmak ve hatta ülkesinin dış politikasını dahi objektif değerlendirememek insanı yaşadığı toplumun nesnesi yapar. bir ideolojinin arkasından suçlamak veya düşman edinmek işin kolay tarafıdır. sorumluluk ve vicdan gerektirmez. ve bu bağımlılığın en güzel adı toplumsal uyumdur. tüm bunları oturup sorgulamanın tembelliliğini yapan insanın özgür iradesinden söz edilemez fikrimce.
velhasılıkelam yaşadığı hayatın sorumluluğunu alamayan, kendi kendisinin öznesi olamayan insanın özgür iradesi olamaz. ve yine çok sevdiğim diğer bir sözdür:
bilinç düzeyine sahip bir varlık olan insan da diğer tüm canlılar gibi bir çok tek ve çok hücreli canlının bir araya gelmesi ile var olmuştur. fakat hiçbir hücre bir canlı var etmek amacı gütmeden, sadece belli madde giriş-çıkışlarını sağlayıp varlığını ve dolayısıyla parçası olduğu canlının varlığını devam ettirir. karar verirken bunu özgür irademize dayandırsak dahi, aslında yaptığımız eylem hücrelerin eylemleri sonucudur ve hücrelerin hiçbiri eylemi gerçekleştirme amacı gütmez. bizler beyin nöronlarımızın gerçekleştirdiği bazı tepkimelerden başka bir şey sonucu hareket etmiyoruz ve söz konusu nöronlarım da irade ile yaptıkları bir şey yok. hücrelerin tek amacı kendi varlıklarını sürdürmektir ve bu noktada kendi irademiz de tehlikeye giriyor. eğer insanın yaşamını sürdürmesini beyinde gerçekleşen bazı kimyasal tepkimeler açısından irdeleyebiliyorsak ve söz konusu tepkimeler de dışarıdan uyarılmaya açık iseler özgür iradeden söz etmek anlamsızdır. eğer yediğiniz bir çikolata ve içtiğiniz bir kahve vücudunuza farklı hormonlar salgılatıp onları yönlendirebiliyorsa -ki dünyada söz konusu tepkimeleri yönlendiren bir çok madde var-, eğer psikolojik rahatsızlıklar belirli ilaçlarla tedavi edilebiliyorsa özgür irade denen kavramdan söz etmek yine anlamsızdır.
Özgür ve irade kavramları yan yana geldiğinde dahi enteresan bir bütünlük oluşturur. (iradeyi istenç olarak alacağım, zira irade var olduğunda zaten özgürdür. irade yazdığımda istenci kastediyorum) irade, isteyen, arzulayan ve özgür irade ne isteyeceğine karar veren... Böyle bir şey mümkün olabilir mi? Ben yemekte kırmızı eti istiyorum ve artık kırmızı eti istemeyeceğim. Yemeyeceğim demiyorum, onu istemeyeceğim: Özgür irade. Maviyi seviyorum ama pembeyi sevmiyorum, özgür irade olsaydı artık pembeyi sevmeye karar verebilirdim.
Böyle bakıldığında özgür bir istenç pek mümkün görünmüyorum. Öyle ki eski bir yazar dostumun belirttiği gibi "beyin bir durum karşısında en olası olana göre reaksiyon gösterir, eylemlerimiz öyle ya da böyle buna göre belirlenir; özgürlük bir sanrıdır."
Ne var ki ben özgür iradenin olduğunu düşünüyorum. Ama değilleme olarak. Neyi isteyeceğimi seçemem ama onu eyleme dökmemeyi seçebilirim.
Özgür irade nedir? iyiyi ve kötüyü seçebilmek mi? Kötülük bedenden iyilik ruhtan gelir. insan ruhun ve bedenin harmanlanmasıdır ve özgür irade bir seçme yeteneğidir. insanlar özgür iradeyi genelde kader ile bağdaştırıyor. "Tanrı önceden biliyorsa, kaderimiz yazılıysa nasıl özgür irade sahibi olabiliriz" gibi. Lakin şöyle bir şey var ki tanrının bilmesi zamansızdır. Tanrı senin neyi seçeceğini önceden, o an, geçmişte, gelecekte bilir çünkü zamansızdır. Bu geleceği yazmak, bilmek, yönlendirmek değildir. Özgür irade, seçme şansımız yoksa, kaderimiz zaten belli ise hepimiz birer kuklayızdır. Ama tanrı bize iyiyi ve kötüyü seçme şansı vermiştir. Ve biz daha bu seçimleri yapmadan tanrı bunları bilir. Çünkü onun herşeyi görmesi ve bilmesi zamansızdır. Onun zaman kavramı yoktur.
Özgür irade tanrının bize bahşettiği bir seçme şansıdır.
kendi kararlarımızı verdiğimizi sanıyoruz ama gerçekten öyle mi, yoksa irade dediğimiz şey sebep-sonuç ilişkisinde uğranılan bir yoldan başka br şey değil mi?
düşünsenize, genetik yapımız, anatomimiz, içinde yaşadığımız çevre ve bireysel tesadüflerimiz, farkında olduğumuz ya da olmadığımız milyonlarca uyaran. peki biz neredeyiz? biz bunlar isek, irademiz nerede?
Türkiye de yoktur. yetişkin insanların özgür iradesini kullanamadığı bir ülkede yaşıyoruz. Doğu da yaşayan 25 yaşında ki bir genç kız kendi kararlarını sırf ailesinden korktuğu için söylemekten çekiniyor. Şehir hayatında da aynı durum evlenmek isteyen bir genç aşık olduğu kızla hemen evlenemiyor. Aile hemen duruma el koyuyor kıza bir kulp buluyor vs vs. Daha bir sürü örnek var yurdum insanında. Ama bizim ülkemizde özgürlük diye bir şey yok buna eminim. Bizim yaşadığımız bu toplumda malesef ki özgür doğulmuyor, sonradan zorluklara meydan okuyarak kendi özgür iradeni alman gerekiyor.
kötülük var olduğu sürece özgürlük yoktur ve insanların bugüne kadar özgürlük adını verdikleri her şey bir yanılsamadan ve aldatmacadan ibarettir. özgürlük iyilik ile kötülük arasında seçim yapmaz, kötülüğü yok eder.