ülkemizde yanlış uygulanmakta olan politikadır. Ülkemizde özelleştirme sat-kurtul mantığından ibaret olup, özelleştirilen şirketin hisse olarak tamamı veya büyük çoğunluğu alıcı şirkete verilmekte ve yetmezmiş gibi idareside tamami ile o kurumlara bırakılmaktadır.
Yurt dışında özelleştirmede ise, ya özelleştirilen şirketin hissesinin sadece bir kısmı ki maksimum %49'u satılmakta veya büyük kısmı satılmasına ragmen çeşitli önlemlerle alıcıların istedikleri gibi at koşturmasına engel olunmaktadır.
türkiye'de yanlış anlaşılan kavram. şöyleki; özelleştirme kar eden fabrikaları satmak değildir, zaten onlara talip çok olur; özelleştirme demek zarar eden kurumlarını elden çıkarmaktır. ancak bizde fabrikalar 2-3 yıllık karları uğruna yabancılara satılmaktadır. bunun adı özelleştirme değil, peşkeş çekmektir.
devlete ait bir işletme'nin belli bir miktar karşılıgında 3. şahıslara satılmasına denmektedir. devletin bunu yapmaktaki amacı kısa yoldan vole'yi vurmaktır.
not;kısa yoldan vole'yi vurmak derken , devletin sahip oldugu işletmeden belli bir zaman süresince alacagı parayı hemen alıp faiz işletmesi ve bundan da normalden daha fazla işletmeden para kazanması vurgulanmıştır.
(bkz: özelliştirme yapılınca ülke satılıyor sanmak)
şöyledir; tekel'in alkollü içki bölümü 292 milyon dolara satılır, alan firma gram yatırım yapmadan 1,5 yıl sonra amerikalı texas pasific group'a %90'ını 810 milyon dolara satar.
yani, yatırım yapılmadığı halde değeri 900 milyon dolara çıkar. gram yatırım yapmadan, 608 milyon dolar kâr eder alan şirket.
böyledir bizdeki özelleştirmenin özeti.
ha, devlet kumaş üretmez, devlet iplik üretmez, devlet sigara üretmez, devlet şeker üretmez ancak, devlet sektörleri özelleştirirken tütün üreticisini, pancar üreticisini, pamuk üreticisini bitirmez.
devlet arjantin tipi özelleştirme yaparak, muasır medeniyet olmaz, isminden de anaşıldığı üzere güney amerika tipi ekonomiye kavuşur.
türkiye'de yapılan hiçbir özelleştirme şekli, avrupa'daki eski doğu bloku ülkelerinden birkaçı hariç hiçbirinde uygulanmamıştır.
özelleştirmenin, "ö" harfinden habersiz göt yalama uzmanları da, göt yalamak için sallarlar.
salladıkları yetmezmiş gibi özelleştirmeyi değil, özelleştirme şeklini eleştiren bizleri statükocu, özelleştirme karşıtı ilan ederler.
- ooo recepcim sen buralara gelir miydin
+ nato zirvesine geldim de gelmişken bi uğrayayım dedim abi
- iyi yapmışsın iyi. ee emine nasıl çocuklar nasıl ?
+ iyiler abi ellerinden öperler. ufağa da gemi aldım geçen yıl sevindi kerata
- allah devamını da nasip eder inşallah.
+ sağol abi eksik olma
- ya recepcim ya ben de seni arıycaktım bu günlerde
+ buyur abi
- şu sizde tekel varmış ya...
+ he abi sorma yaa. size de mahçubuz eylem filan
- yok gülüm yok üzülme mesele o değil. şu tekelin bikaç fabrikası kalmış satılmadık. yoksa komunist mi oluyorsunuz kuzum devlete ait fabrika filan
+ estağfurullah abi. mustafa yapmış zamanında yavaş yavaş normale döndürüyoruz işte
- iyi bakalım öyle olsun. o fabrikalara ben talibim ona göre
+ ayıp ettin abi ayarlarız bişeyler
- bak dost işi yapcaksın ama
+ tabi abicim sana kıyak yapmıcaz da kime yapcaz
- eksik olma recebim.
işte böyle bir şeydir.
not: diyalogdaki kişi ve kurumlar tamamen hayal olmakla birlikte ülkemizde kaç adet recep olduğunu nüfus ve vatandaşlık işleri genel müdürlüğü dahi bilmemektedir.
özelleştirme Thatcher ile başlayan neo-liberal dalganın ve Thacther gibi Chicago ekolü temsilcilerinin, ekonomiyi canlandırmak için 1970'lerde tutunduğu daldır. Bizdeki temsilcisi Özal'dır.
Günümüzde yaşanan ekonomik kriz dünyada bu sistemin tıkanması ile alakalıdır ve ancak kamulaştırma yolu ile bu krizden çıkılacaktır. Yakın zamanda General Motors hisselerinin ABD Devleti tarafından alınması üstü kapalı bir kamulaştırmadır, ancak kamulaştırmanın SSCB ile bağlantılı düşünülmesi ve bunun komünizm sanılmasından dolayı terim kullanılmamaktadır. Obama'ya karşı yapılan gösterilerde komünist olmakla suçlanmasının nedenlerinden biri de bu olaydır.
Kamulaştırma bir sosyal politikadır ve özel sermayenin istihdam sağlayamadığı zamanlarda, devletin düşük kar ile istihdamı arttırmaya yönelik olarak kullandığı bir politika metodudur ve özelleştirmenin tersidir.
Dünyanın buna uyandığı bir dönemde Türkiye hala gözleri kapalı olarak özelleştirmeye devam etmektedir.
Altyapı alanındaki firmaların "küresel ekonomik kriz" sonucu işçi çıkartmaya başlaması ile yapılan özelleştirme hataları anlaşılacaktır.
açıklanan verilere göre, ülkem (bkz: OECD)ülkeleri arasında, özelleştirmede 5. sırada kendine yer bulmuş. özelleştirme iyi midir kötü müdür onun tartışmasına giremicem amma velakin bizim buralarda amacını aştığı çok aşikar.
Milletvekillerinin davranışlarına, vurdum duymazlığına bakınca meclisin de özelleştirilmesi gerekir. Böylece milletvekilleri patronun işten atma tehditi altında kalacak ve işlerini daha iyi yapacaklardır. Bu durumda halk seçme ve seçilme hakkını kaybedecek ama meclis daha verimli şekilde çalışmış olacak. Olmaz mı? Bence çok güzel olur. Kamu sektöründe çalışan memurların iyi çalışmaması ve devlet bürokrasisinin verimsiz işlemesinin karşılığı, halkın olan trilyonluk kaynakları belli bir azınlığın eline vermekse, bal gibi de olur. Hatta monarşiye geri dönelim, meclisteki tartışmalarla vakit de kaybetmeyiz. Çok daha hızlı bir mekanizmaya kavuşmuş oluruz.
Halbuki yıllık geliri kattrilyonluk olan kuruluşlardan sadece birinin geliri ile 250 bin yeni öğretmen atanabilir. Bir kurumun iyi kontrol edilip, işletilmesinin getirisi 250 bin insana iş ve aş sağlamak ve eğitim alanındaki çok ciddi bir açığı fazlasıyla kapatmak demek! Bu kurumu bir kapitalist verimli işletiyorsa, işin eğitimini almış birisi çok daha iyi işletebilir. Her parti kendi adamını sokmaya çalışırsa işlemez tabi, aynı mecliste olduğu gibi! Eğer birileri zırt pırt buzdolabının fişini çekiyorsa, fişin çekilmesini engellemek için fişi gözetlersin, buzdolabını satıp yiyecekleri para karşılığında başkasının buzdolabına sokmazsın. Özelleştirme demek, halkın buzdolabının satılıp, halkın, birinin buzdolabın kullanmak için ona para vermeye zorlanması demektir.
Benim ödediğim elektrik parası bana devlet eliyle hizmet olarak dönecekse, ben o elektriği maliyetine kullanıyorum demektir, eğer elektrik kurumu özelleştirilirse benim alacağım hizmet kapitalistin cebine gidecektir. Ben elektrik hizmeti alırken, bana iyi hizmet verilmiyor diye devletten alacağım hizmetin karşılığının kapitalistin cebine gitmesine razı olamam. Yapacağım iş bana iyi hizmet verecek mekanizmayı iyi yönetemeyenleri kovmak olmalıdır.
Türk Telekom özelliştirildi, artık orda çalışan memurlardan güler yüz görüyorum, daha hızlı hizmet alıyorum; demek ki, özelliştirme faydalı bir şey denebilir. Bunun karşılığında alınabilecek kaliteli, ücretsiz sağlık hizmetinin kaybedildiğini unutmamak gerekir. Üstelik aslında Türk Telekom memurundan iyi hizmet alıp, üstüne de ücretsiz sağlık hizmeti alma imkanın olduğunu hiç unutmamak gerek.
Devlet menfaati nedeniyle devletin elinde bulunan üretim araçlarının (genelde sanayi tesislerinin) daha verimli çalıştırabilecek özel girişimcilere satılmasıdır.
özelleşenin güzelleştiğini düşünen yazarlara babacan'ın sözünü hatırlatmak isterim. "özelleştirme bir devlet politikasıdır. bir kit çoğu zaman zarar ettiği için özelleştirilmez. zaten zarar eden bir kuruluşu özel sektör tercih etmez. bunu cazip kılmak devletin işidir."
satacak birşeyi kalmayınca evdekilerle birlikte onur ve gururlarını satacak olanların fütursuzca başvurduğu şey. mke, botaş ve kömür işletmeleri de özelleştirilecekmiş.
şimdi soruyorum bunu yapanlara bundan öncekiler gibi bunu da yabancı bir şirket alacak, peki o şirketin doğalgaz'a fahiş bir fiyat uygulamayacağını kim garanti edecek? mke ile ordumuz ve polisimiz az da olsa ihtiyacını karşılıyor tümüyle dışarıya bğımlı kalmıyordu bunu da özelleştirirseniz kim garanti verecek herhangi bir olağanüstü hal durumunda mühimmat desteğini kesmeyeceğini? kömür işletmelerine girmiyorum o konu zaten ortada şirket batıyor birine kakalamaya çalışıyorlar.
akıl ve fikirden yoksun insan görünümündeki yaratılmışlar sizi. (bkz: sevsinler sizi)