..Nihayet bizi özeleştiriye zorlayan bir başka durum daha vardır. Kitleler ve liderler sorununu düşünüyorum. Son zamanlarda bizde, liderlerle kitleler arasında belli garip ilişkiler oluşmaya başladı. Bir yandan bizde, tarihsel olarak otoritesi gittikçe yükselen ve kitleler için neredeyse ulaşılmaz olan bir grup lider oluştu ve gelişti. Diğer yandan, özelde işçi sınıfı kitlelerinin ve genelde emekçi kitlelerin yükselişi olağanüstü yavaş gerçekleşiyor, bunlar liderlere alttan hayranlıkla bakmaya başlıyorlar, pırıltıdan neredeyse gözleri kamaşıyor ve çoğunlukla liderlerini eleştirmekten korkuyorlar.
Bizde çok yükselmiş olan ve büyük otoriteye sahip bir grup liderin oluşmuş olması gerçeği -bu gerçek aslında tabii ki partimizin büyük bir kazanımıdır. Böyle otorite sahibi bir lider grubu varolmaksızın, büyük ülkenin yönetiminin düşünülemeyeceği açıktır. Ama liderlerin yükselirken kitlelerden uzaklaşması ve kitlelerin onlara alttan hayranlıkla bakmaya başlaması, onları eleştirmeye cesaret edememesi gerçeği -bu gerçek liderlerin kitlelerden belirli bir kopma ve kitlelerin liderlerden uzaklaşma tehlikesine yol açmak zorundadır.
Bu tehlike liderlerin kendilerini beğenmelerine ve kendilerini yanılmaz görmelerine yol açabilir. Ama tepedeki yöneticilerin kendilerini beğenmesinde ve kitlelere tepeden bakmaya başlamasında iyi olan nedir? Bunun Partinin yokoluşundan başka hiçbir şeye yol açamayacağı açıktır. Ama biz ilerlemek ve çalışmamızı iyileştirmek istiyoruz, Partiyi mahvetmek değil. Ve tam da ilerlemek ve kitlelerle liderler arasındaki ilişkileri iyileştirmek için, özeleştiri sübabı sürekli açık tutulmalı, Sovyet insanına liderlerine “bindirme”, hataları nedeniyle onları eleştirme olanağı verilmelidir ki, liderler kendini beğenmiş olmasın ve kitleler liderlerden uzaklaşmasın.
Bazen kitleler ve liderler sorunu, yönetici fonksiyonlara yükselme sorunuyla karıştırılıyor. Bu yanlıştır yoldaşlar. Bu sorun Partinin en ciddi dikkatini hak etmesine rağmen, sözkonusu olan yeni liderlerin yükselmesi değildir. Yükselmiş olan ve büyük otoriteye sahip liderleri, onlarla kitleler arasında sürekli ve çözülmez bir bağ kurarak korumak sözkonusudur. Canlı ve uyanık moral denetim olarak, geniş, Parti kamuoyunu, geniş işçi sınıfı kamuoyunu, özeleştiri ve eksikliklerimizin eleştirisi biçiminde örgütlemek sözkonusudur; büyük otoriteye sahip liderler, eğer Parti’nin güvenini, işçi sınıfının güvenini korumak istiyorlarsa, bunların sesine dikkatle kulak vermek zorundadırlar.
Bu ne anlama geliyor? Bu, inşamızın temel görevlerinden birinin işçi sınıfını, ülkeyi yönetmek, ekonomiyi yönetmek, sanayii yönetmek için gerekli olan beceri ve bilgiyle donatmak olduğu anlamına geliyor.
işçi sınıfı içinde bu beceri ve bilgiler, işçilerin güçleri ve yetenekleri özgür kılınmadan, işçi sınıfının en iyi insanları içinde hatalarımızı eleştirme, eksiklerimize işaret etme ve çalışmamızı ilerletme güç ve yeteneği geliştirilmeden şekillendirilebilir mi? Bunun yapılamayacağı açıktır.
işçi sınıfının ve genel olarak emekçilerin güç ve yeteneklerini özgür kılmak ve onlara, ülke yönetimi için gerekli becerileri kazanma olanağı vermek için ne gereklidir? Bunun için herşeyden önce özeleştiri sloganının dürüstçe ve bolşevikçe gerçekleştirilmesi, çalışmamızın hata ve eksikliklerinin alttan eleştirisi şiarının dürüstçe ve bolşevikçe gerçekleştirilmesi gereklidir. işçilerin, çalışmadaki eksiklikleri açıkça ve doğrudan eleştirme, çalışmamızı iyileştirme ve ilerletme olanağını kullanmalarının anlamı nedir? Bunun anlamı, işçilerin ülkenin, ekonominin, sanayinin yönetimine aktif katılmalarıdır. Bu ise işçilerde ülkenin efendisi olma duygusunu güçlendirir, aktivitelerini, uyanıklıklarını ve kültürel düzeylerini yükseltir.
işçi sınıfının kültürel güçleri sorunu, tayin edici sorunlardan biridir. Neden? Çünkü şimdiye kadar var olan egemen sınıflar içinde,egemen sınıf olarak işçi sınıfı, tarihte belirli -ve, pek elverişli olmayan- özel bir konuma sahip olduğu için. Şimdiye kadar varolan tüm egemen sınıflar -köle sahipleri, toprak beyleri, kapitalistler-, aynı zamanda varlıklıların sınıflarıydı. Yönetim için gerekli bilgi ve becerileri çocuklarına sağlama olanağına sahiplerdi. işçi sınıfı onlardan, başka şeylerin yanı sıra, varlıklı bir sınıf olmaması, yönetim için gerekli bilgi ve becerileri çocuklarına sağlama olanağına eskiden sahip olmaması ile ayrılır, bu olanağı ancak şimdi, iktidara geldikten sonra elde etmiştir.
Bizde başka şeylerin yanı sıra, kültür devrimi sorununa düşen aciliyet tam da buradan kaynaklanır. Gerçi SSCB işçi sınıfı, on yıllık egemenliği içinde bu bakımdan, toprak sahiplerinin ve kapitalistlerin yüzyıllar içinde ulaştıklarından daha fazlasına ulaşabildi. Ama uluslararası ve iç durum öyledir ki, ulaşılan sonuçlar henüz yeterli olmaktan çok uzaktır. Bu nedenle işçi sınıfının kültürel güçlerinin gelişim düzeyini yükseltebilecek her türlü araç, ülkenin ve sanayinin yönetimi için gerekli olan beceri ve bilginin işçi sınıfı içinde eğitimini kolaylaştırabilecek her türlü araç -bu tür araçların her biri, bizim tarafımızdan eksiksiz kullanılmalıdır.
Ancak söylenenlerden, proletaryanın kültürel güçlerini geliştirmek ve işçi sınıfı içinde yönetim için gerekli becerileri şekillendirmek için, özeleştiri şiarının en önemli araçlardan biri olduğu sonucu çıkıyor. Buradan, özeleştiri şiarının pratikte gerçekleştirilmesinin, bizim için yaşamsal bir görev olduğunun lehinde, bir başka neden daha ortaya çıkıyor.
ikinci Bölüm - Özeleştiri Şiarının Bayağılaştırılmasına Karşı
Ama özeleştiriyi geliştirebilmek için, herşeyden önce, Partinin önünde duran bir dizi engelin üstesinden gelmek gerekir. Kitlelerin kültürel geriliği, proleter öncünün kültür güçlerinin yetersizliği, hantallığımız, “komünistçe böbürlenmemiz” vs. bunlara dahildir. Ama eğer en ciddisi değilse, en ciddi engellerden biri, aygıtlarımızın bürokratizmidir. Burada sorun, Parti, devlet, sendika, kooperatif ve tüm diğer örgütlerimiz içinde bürokratik unsurların varlığıdır. Sorun, varlıklarını bizim zaaf ve hatalarımıza borçlu olan, kitlelerin eleştirisinden, kitlelerin denetiminden ateşten korkar gibi korkan ve bizim özeleştiriyi geliştirmemizi engelleyen, zaaflarımızdan, hatalarımızdan kurtulmamızı engelleyen bürokratik unsurların varlığıdır. Örgütlerimizdeki bürokratizm yalnızca kırtasiye ve yazışma bürokratizmi değildir. Bürokratizm, burjuva etkisinin örgütlerimize bir yansımasıdır. Lenin şöyle derken haklıydı:
“Bürokratizme karşı mücadelenin mutlak zorunlu bir mücadele olduğunu ve onun, küçük-burjuva unsura karşı mücadele gibi zor olduğunu kavramamız –zorunludur. Bürokratizm, devlet düzenimizde, Parti programımızda dahi kendinden sözettirecek kadar önemli bir çıban ha1ine gelmiştir. Çünkü bürokratizm, bu küçük-burjuva unsurla ve onun parçalanmasıyla bağıntılıdır.”* (4. baskı. cilt XXXI, s. 167, Rusça.) * Altını ben çizdim. -J.St.
Özeleştiriyi gerçekten geliştirmek ve inşamızdaki kusurlardan kendimizi arındırmak istiyorsak, örgütlerimizin bürokratizmine karşı mücadeleyi daha da büyük bir kararlılıkla yürütmeliyiz.
Milyonlarca işçi ve köylü kitlesini, bürokratizme karşı en önemli panzehir olan tabandan eleştiri, tabandan denetim için daha da büyük bir kararlılıkla harekete geçirmeliyiz.
Lenin şöyle derken haklıydı:
“Bürokratizme karşı mücadele vermek istiyorsak, o zaman geniş kitleleri [işin içine -ÇN] çekmek zorundayız”... Çünkü “'bürokratizm, işçileri ve köylüleri çekme dışında başka herhangi bir tarzda ortadan kaldıriabilir mi?”* (4. baskı, cilt XXXI, s. 398, Rusça.) * Altını ben çizdim. -J.St.
Ama milyonlarca kitleyi “çekmek” için, işçi sınıfının bütün kitle örgütlerinde ve herşeyden önce de bizzat Parti içinde proleter demokrasiyi geliştirmek gerekir. Bu koşul olmaksızın özeleştiri bir sıfırdır, bir hiçtir, boş bir laftır.
Bizim herhangi bir özeleştiriye ihtiyacımız yok. Bizim, işçi sınıfının kültür düzeyini yükselten, mücadele ruhunu geliştiren, zafere inancını pekiştiren, gücünü artıran ve onun ülkenin gerçek efendisi olmasına yardım eden bir özeleştiriye ihtiyacımız var.
Bazıları, özeleştiri olunca, iş disiplinine gerek olmadığını, işlerin ortada bırakılabileceğini ve her türlü şey üzerine gevezelik1e iştigal edilebileceğini sanıyorlar. Bu bir özeleştiri değil, tam tersine işçi sınıfıyla alay etmek olurdu. Özeleştiri, iş disiplinini yok etmek için değil, tam tersine sağlamlaştırmak için, iş disiplinini, küçük-burjuva baştan savmacılığa göğüs germe yeteneğine sahip bilinçli bir disiplin yapmak için gereklidir.
Başka bazıları, özeleştiri olunca, artık önderliğe gerek olmadığını, o zaman dümenin başı boş ve herşeyin “kendi doğal akışına” bırakılabileceğini sanıyorlar. Bu bir özeleştiri değil, tam tersine bir rezalet olurdu. Özeleştiri, önderliği zayıflatmak için değil, tam tersine güçlendirmek için, kağıt üzerinde kalan ve pek otorite sahibi olmayan ; bir önderliği yaşama bağlı ve gerçekten otorite sahibi bir önderlik yapmak için gereklidir.
Ama başka türden bir “özeleştiri”, Parti ruhunun yıkılmasına, Sovyet iktidarının gözden düşürülmesine, inşamızın zayıflatılmasına, ekonomi kadrolarımızın harap edilmesine, işçi sınıfının silahsızlandırılmasına, yozlaşma üzerine lafazanlığa götüren bir “özeleştiri” de vardır. Troçkist muhalefet dün bizden tam da böyle bir “özeleştiri” talep etti. Söylemeye gerek yok ki, Partinin böyle bir “özeleştiri” ile hiçbir ortak yanı yoktur. Söylemeye gerek yok ki, Parti böyle bir “özeleştiri”ye karşı bütün gücüyle, bütün araçlarla mücadele edecektir.
Bize yabancı, yıkıcı, anti-Bolşevik bu “özeleştiri” ile, Parti ruhunu geliştirme, Sovyet iktidarını sağlamlaştırma inşamızı iyileştirme, ekonomi kadrolarımızı güçlendirme, işçi sınıfını silahlandırma hedefini güden bizim, Bolşevik “özeleştiri”miz arasında kesinlikle ayrım yapılmalıdır.''